31 Aralık 2007 Pazartesi

happy new year

bu yıl başı değişik bir şey yapın
çam kesmeyin mesela
bir çam dikin
dünyanın o kadar ihtiyacı varki buna...
yada plastik çam ağacı süsleyin...

mutlu seneler

30 Aralık 2007 Pazar

yıl dönümü...

30 aralık 1911
galatasaray 7 kişiyle 7-0 yendi fenerbahçeyi
onlar 6 kasımı unutturmazsa
sizde 30 aralığı unutturmayın
dünya futbol tarihin en büyük hezimetini
unutma
unutturma

25 Aralık 2007 Salı

eski yılın dökümü (haziran 2007)

karadeniz zekası...

hafife almayın karadeniz zekasını,
hafife aldığınıza pişman edebilir sizi; nede olsa diyojen le aynı dereden su içmişliğimiz var

iki hikaye anlatacam;
diyojen bir gün tek kişinin geçebileceği dar bi sokakta yürüyormuş (diyojen büyük iskenderin hocası sinopta bir küpün içinde yaşaması ve b.iskenderin hint seferine giderken sinopa uğrayıp "hocam ben hinte sefere gidiyorum izniniz varmıdır" diye sorduğunda "gölge etme başka ihsan istemez" sözüyle ünlüdür:)karşıdan bir adam gelmiş zengin ve kibirli bir eda ile " çekil önümden zira aşşağılık sefil bir serseriye geçiş hakkı vermem ben" demiş diyojen çekilmiş yol vermiş tam adam geçerken "ben veririm" demiş...:)

ikinci hikaye benim tanık olduğum bir hikaye;
uzun boylu bir sivaslı, kısa boylu bir sinopluya " seni bu boyla polis akademisine polis köpeği olarak bile almazlar" dedi sinoplu cevap verdi " seni kesin alırlar"

eski yılın dökümü ( haziran 2007)

tutuşan tenime zülüflerini sür...


beni bilenler bilir her tür müziği dinlerim ama sezen aksu başkadır. paramparça olan hayatımı kurtarmak için gelen ambulansın melodik siren sesidir o, insanın yüreğini kulağından girip fetheden akıncı birliğinin ulubatlısıdır o, iki yürek arasında köprü kuran yüksek mühendistir o, ne zaman bir aşka doğru yol alsam yanımda arkadaşımdır o, gönül kırıklıklarımı, hüzünlerimi,efkarlarımı ,dertlerimi alıp götüren bir rüzgardır o.
...
tüm sezen aksu şarkılarında başka bir dünyaya giden yol vardır,70'lerde 16 yaşında asılan bir gencin gazetedeki fotoğrafındaki son bakışına takılıp yazmıştır "son bakış" şarkısını yada şimdilerde olduğu gibi şehitler için gencecik canlar için yazdığı da olmuştur, yada yunus emre'nin bir şiirini alıp ilahi söylediğide olur, zıpır şarkılar şakıdığıda. kah karadenizde yaşlı bir kadınla düet yapar kına ağıtı yakar, kah ünzile ile doğunun bam teline basar...

ve ben bazen hiç tarzım olmayan bir şarkıcının yeni şarkısını duyduğumda beni çeken bi taraflarını bulurum ve o şarkı dilime takılır sonra öğrenirim ki o şarkıyı sezen yazmış :) buna "çakkıdı" da dahil... son dönemde yeni çıkan albümlerin çoğunda sezenin şarkıları var

burak kut'un "komple"si
emel müftüoğlu'nun "eğlenilecek kızlar var" şarkısı
hande yener'in "kibir"i, çok sevdim o şarkıyı, sezen yazmış sonradan öğrendim, aynı albümde "yalan olmasın" da sezenin
sibel can'ın yeni albümünde iki şarkısı var "aykırı çiçek" "benim yerimede sev"
özcan denizin albümünde "hediye" sezenin
tarkanın sezen destekli albümüde temmuzda çıkacak.
bir hafta sonra çıkacak bengünün albümünde de şarkısı var,
yavuz bingölün albümünde de...

sezen aksuya ait şarkıyı nerde görsem tanırım demeyeceğim ama galiba aşk gibi bir büyü var onunla aramızda, onun şarkılarını hissediyorum...

eski yılın dökümü ( haziran 2007)

alp niye hiç konuşmuyorsun?

bu soruyu kimse,benim kadar çok duymamıştır.
ve bu soruya kimse benim kadar çok cevap aramamıştır.

güzel bir bayan sorduğunda:
-bülbül öterken eşek bile susarmış :)
bir erkek sorduğunda:
-eşek anırırken bülbül ötmezmiş
gerçekci olduğumda:
-ben böyleyim, sen az konuştuğunda nasıl rahatsız olursan aynı rahatsızlık çok konuştuğumda bende oluyor.
megoloman olduğumda:
-ben mi az konuşuyorum? sizin boş konuştuğunuz cümleleri çıkarsak sohbetlerinizden en gevezeniz ben olurum beee...
komik olduğumda:
-zamanında çok konuştum ben, bi faydasını görmeyince bıraktım
halet-i ruhiyem felsefi koktuğunda:
-ifade edebiliyor olmanın kumbarasıdır suskunluk; çok şey anlatır anlayana... bana diyorlar ki hiç konuşmuyorsun. adım hiç yazılmadı bir sınıf başkanı tarafından konuştuğu için dövülecekler listesi adı altında karatahtaya.ben hiç konuşmazdım. çünkü bir kere dayak yemiştim konuştum diye. ah şu benim garip memleketim konuşmanın suç olduğu tek yer dünya üzerinde, nasıl konuşayım da...

birde anlatıyormuşum ama yüzeysel anlatıyormuşum derinlere inmiyormuşum,içindeymişim yeşilmişim sazmışım. Buz dağı gibiyim soğuk, derinlerde sakladıklarımı açığa vuramam. Herkez görmesin isterim. Görmek isteyen yüzeydeki ipuçlarından faydalanıp derinlere dalış yapar, kendi keşfeder. Bu benim şair olma heveslerimin ruhumdaki yansıması olabilir. Düz anlatma özürlümüyüm ne?

alp niye hiç konuşmuyorsun?
bu soruyu bana hiç sormayan insanlar var biliyormusunuz hatta bunun aksine alp bi sus artık yaaa sitem ettikleri bile oluyor o soruyu soranlardn daha çok. şimdi asıl soru şu: bana konuşmuyorsun diye soranlarla sus artık diyenlerin arasındaki fark ne?
acaba yemek seçer gibi konuşmak için adam mı seçiyorum? kimbilir belki ortamın huzuru etkilidir konuşmamda? beni gerçekten dinlediğine inandıklarıma konuşuyorumdur belki? dinlenmediğimi hissedince kapanıyorum belki? neyse ne? uzattım yine :)

işte ben buyum
(beni şöyle tanımlamıştı bir arkadaş: "uzun bir sessizlik":)

20 Aralık 2007 Perşembe

k.ıraka hava harekatı...

14 ekim 2007 de

bir türk dünyaya bedeldir
15 türk için
bu dünyayı başınıza yıkarız
demiştim

yıkarız
yakarız böyle işte...

14 Aralık 2007 Cuma

abooooooo!

herşey var bir şey yok
eksiğim
tamamlasana.
öyle bir bütün etki,
bir daha bozulmayalım
herşey var bir şey yok diyorum
anlasana...

eve götürsem seni sosis pişirirmisin annemle
çoook tatlısın...

sende ben imkansızlığı seviyorum
ama asla ümitsizliği değil...

sürpriz yaptım kötümü oldu?

eski yılın dökümü (mayıs 2007)

hayal tamircisi


bir filmi seğretmeden önce
kitabını okursanız,
film hoşunuza gitmeyebilir
ben "ölü ozanlar derneği" filmini seğretmeden önce
kitapta öyle bir karizma hayal ettim ki
idealist öğretmen olarak
robbin williams gibi mülayim tipli biri çıkınca karşıma
sukut-u hayale uğradım.
...
bazen senelerce hayalini kurduğunuz şeyi
elde edince,
görürsünüz ki, o öyle bişey değilmiş
siz hayalinizde büyütmüşsünüz sadece;
yani bazen bazı şeyler hayallerimizde kalsa daha iyi olur
aşk da veya aşkınızı içinde barındıran kişiyide
elde ettiğinizde
büyüttüğünüz şeyin,küçük olduğunu farkettiğinizde
bir boşlukta asılı kalırsınız;
hani silvester twety'yi kovalar bir gökdedelenin çatısında
çatının köşesinden boşluğa çıkarlar
ama düz yolmuş gibi kovalamaya devam eder
ne zaman boşlukta olduğunu farkeder
o an düşmeye başlar
hah tam da öyle bişey işte...

eski yılın dökümü( mayıs 2007)

bol limonlu tantuni...

sen şu içindekileri
avazın çıktığı kadar bağırabilseydin;
yada
ben bir parmak şıklatarak
aşkı çağırabilseydim.
...
insanlardan uzak duruyorum ;
çünkü
sonunda gidiyorlar hep.
ve giderken herkes
bir parçamı da yanında götürüyor...
insan biriktirir,
insan saklar,
insan hatırlar,
bu benimkisi eksilerek yaşamak

eski yılın dökümü (mayıs 2007)

yaşanmışlıkların üzerine düşen şarkılar...


one two three foro :)
sen imkansızsın
sensizlik imkansız
aaaaşk imkansız.

şimdi polifonik melodiyle
sen pimkansızsın
sensizlik pimkansız
aaaaşk pimkansız.

gerçek melodiyle
sen gimkansızsın
sensizlik gimkansız
aaaaşk gimkansız.

12 Aralık 2007 Çarşamba

nisan 2007 yazılarımdan eski yılın dökümü...


aşk kız kulesi üzerinde uçan
bir martı,
gagasında istanbul...

diye yazmıştım
vakti zamanın birinde
ama görülüyorki;
aşk galata kulesi üzerinde uçan
bir kuş sürüsüymüş

eski yılın dökümü...

nisan ayında yazdığım bir yazı yeni yıla kadar eski yazılarımdan seçmeler getirecem önünüze

efendinizm felsefesi(nisan2007)

"ben sizin efendinizim" demek değil
adam olmaya dair ilk adım olan efendilik üzerine bir ideoloji
kurucusu demek doğru değil ama isim hakkı bana aittir...

efendilik deyince de bildik kalıpların dışında bir tarifi var benim beynimde
ben küçükken eve misafir geldiğinde zorla ellerini öptürürlerdi bize
sonra misafir sorardı "adın ne bakim senin" ben başımı eğer hiç cevap vermezdim benim yerime annem söylerdi adımı misafir bunun üzerine yanağımdan bir makas alır
" ay ne efendi çocuk" derdi
ne efendisi yaa ne efendisi bildiğin adını söyleyemeyen enbesil
dedik ya 80'lerin çocuklarıyız diye
efendilik : nerede ne yapman , nasıl davranman gerektiğini bilmektir.

adam olmak çok ayrı bir kavram

efendinizm bir gemi ve bu geminin kaptanı benim;
ve bu geminin kuralları var
1)sana kötülük edene iyilik edeceksin
2)senden esirgeyene cömertlik edeceksin
3)senden bağını koparan biriyle yeniden bağ kuracaksın
4)yalan söylemeyeceksin gerçekleri saptırmayacaksın
5)kimsenin hakkını yemeyeceksin (torpil yaptırmayacaksın,araya adam sokup başkasının sırasını çalmayacaksın,rüşvet vermeyeceksin)
6)kalp kırmayacaksın
7)haksızlığa her platformda karşı çıkacaksın
8)dilini kalbine indireceksin , dilin ayrı telden yüreğin ayrı telden çalmayacak
9)efendinizm gemisine aşksız girilmez

psi psi kopatım...

zehra nur, komşumun 2,5 yaşındaki, herşeye dili dönen, herşeye aklı eren psikopat kızı...dünyadaki her şey onun, o her şeyi yapabilir, ve hepimizin kafasını kırar...

bir gün yemeği üzerine döktü (yaşıtlarına hala annesi yedirirken yemeği o kendi yiyor)bizde güldük "gülmeyiiiin kafanızı kırarım sizin" dedi

bir gün de kafasını sıktım ellerimle ( ben sevgimi böyle garip şekillerde gösteririm de) "heeeey o beniiiim " diye dişlerini sıktı

bir günde köprü dizisinde vali faruk yazıcıoğlu "gidemediğin yer senin değildir" dedi zehra tv ye döndü "benimdir" dedi

bir gece baktım sessiz sakin oturuyor
"kız zilli bugün psikopatlığın üzerinde değil dedim"
"git...giiiit...giiiiiiitt"
ya sen nasıl bi yaratıksın ya bu yaşta psikopatlığın ne olduğunuda biliyor beni kendi evimden kovuyor :)

bir günde çok güldürdü bizi
"baba benim doğum günüm ne zaman"
" ağustosun onu"
"agustonun donumu?"

sen çok yaşa zehra nur ve allah sabır versin seni alan adama :)

10 Aralık 2007 Pazartesi

sezenden bi şarkı...

aç kalbini
ben geldim sıkı sıkı tut bırakma,
zar zor yıktım duvarlarımı
kıymetini bil uzatma.
bak yaldızlarımı döktüm
açtım kapılarımı gir içeri
gör parklarımı bahçelerimi
ben büyük harflerden ürktüm

ben anlamam toptan tüfekten
ben anlamamtaştan yürekten
anlamam akıntıya kürekten
bunları boş ver ne haber aşktan...

9 Aralık 2007 Pazar

galatasaray fenerbahçeyi 11 fark atarak yendi


08 aralık 2007
ayhan şahenk spor salonu
galatasaray 88 fenerbahçe 77

övünebildiği tek şey galatasarayı yenmek olan bir takımın dayanılmaz küçüklüğü...


şimdi fenerbahçe kazandı ama ne kazandı bilen varmı? yoook...
galatasaray dört önemli orta saha adamından yoksun çıktı maça (lincoln,linderot,hasan, ayhan) ve yaş ortalaması 23 olan bi takımla çıktı cesur futbol oynadı kaybetti ne gam bence bu doğal sonuçtu bu kötü tabloya bide hakemlerin yalnış kararları eklenmeseydi bu durumda bile maç berabere bitebilirdi nonda düşürüldü penaltı verilmedi, devid ofsayttan gol attı verildi semih kasti tekme attı kart çıkmadı sonra song semihin cezasını kendi kesti niye kırmızı çıkmadı diye ağlanıldı...
dün gece galatasarayım fener yine yenildi olsun ben galatasaraylı ruhunu sahada gördüm ya o yeter yenildik daha çok maç var biz galatasaraylı olmanın tadını çıkarıyoruz... neden mi çünkü eğer fenerbahçe ali samiyene aurelio,alex,gökhan,devid dörtlüsünden yoksun gelecek olsaydı bizim gibi cesur futbol oynamaz futbolu çirkinleştirir en kötü bi beraberlik alır giderdi işte galatasaraylı olmakla fenerli olmak arasındaki fark bu...
daha önce yaşadık çünküfutbol tarihinin en iyi takımı galatasaraydı sene 1999 hani şu kadıköyde feneri son yendiğimiz maç. ve fener kendi tarihinin en kötü kadrosuyla ali samiyene gelmiştibiz dalga geçiyorduk fenerli arkadaşlarla, sizin kaleyi kaldıralım pota koyalım isterseniz adil olsun, yoksa sekiz dokuz on atarız vallaha ama ondan sonra bırakırız ayıp yaaa atılmaz 10 dan fazla gol... maç ne oldu 80. dakika 0-0 tek kale maç yapmak sözü hiç o kadar mana kazanmamıştı futbolda fenerbahçe tek bir korner atamamıştı,bir tek pozisyon bulamamıştı, topla ceza shamıza bir tek fenerli girememişti hatta kaleye topla yaklaşan en yakın futbolcu 35 metreden cılız bir şut atan boliç olmuştuama ne hikmetse fener kalesini topa bombardıma tutan tarihin en iyi futbol takımı gol atamıyordu top bir türlü kaleye girmiyordu kahvedeki fenerlilerin elleri başlarının arasında ekrana bakamıyorlar artık dua edenler yalvaranlar "lan dayanın oğlum 10 dakika kaldı diyorlar neye dua ediyorlar biliyormusunuz maç 0-0 bitsin diye... 81. dakika 35 metreden ilk kez kazandıkları bir serbest vuruşu johnson kullandı o ana kadar top görmeyen tafarel biraz heyecan olsun diye olacak biraz öne çıktı johnson vurdu baraja çarpıp yön değiştiren top gol oldu... fener pozisyon bulamadan korner atamadan maçı kazandı ve fenerliler bu galibiyeti sabaha kadar konvoylarla kutladılar 1 ay sonra biz uefa kupasını aldığımızda onlar kadar sevinç gösterisi yapamadık... bu da bizim büyüklüğümüzü gösteriyor...
diyorlar ki; sekiz yaşındaki galatasaraylılar kadıköyde fener galibiyeti göremedi, doğru ama 12 yaşından büyük galatasaraylılar aynı stada bayrak dikip o rada kupa kaldırdığımızı gördüler stadın etrafını yıkıp yeni tribünler yaptılar ama sahanın tam ortasına diktiğimiz bayrağın açtığı çukur hala duruyor...

yinede tebrikler fenere bizi yine yendiler :)

1 Aralık 2007 Cumartesi

en iyisi şiir...

bir eksiği vardı aşkımızın
bir filminde ata binmeyip
bir kaç figüran dövmemesi gibi
cüneyt arkının...

s.akın

bilerek mi yanına almadın
giderken,
başının yastıkta bıraktığı çukuru

s.akın

ne kadar uzaklaşsan denizden
o denli artar
hem bir kentin giriş tabelasına yazılan
hemde içki masamda ki susuz rakım
denizi sever en çok ben deniz
ve geriye gemilerin ardından bir anlık bıraktığı gibi kalır
gözden iz...

bazen ne dediğimizi kendimiz de bilmiyoruz...

kendini bilge sanan insanlar, yönetmek vakti geldiğinde karasız, itaat vakti geldiğinde asi olurlar. emir vermeyi ayıp, emir almayı şerefsizlik sayarlar...

paulo coelho

türkçeyi katlettiğimiz yetmedi ingilizceye başaladık

beyaz show'da safiye soyman anlatıyor ingilizcesini onun telaffuz ettiği gibi yazıyorum "ayyy şekerim amerikadan geldik buraya neler yaşadık neler.... ayol ben garson kıza ay em çikın dedim bana tuhaf tuhaf baktı...neyse bi şekilde anladı sonunda ( sol göğsünü tutarak) bana göğüs getirmiş kadın (ayağının üst kısmını göstererek) ay em but dedim yine anlamadı"

ya sayın "sinyor" terime ne demeli norveç basınına ingilizce basın toplantısı yapıyor
aradan yakaladığım bir bölüm şöyle;
" I DONT WANT TO SEE BACK, I WANT TO SEE THE FRONT ( dudaklarını bükerek)this is the fıtbıl" fıtbıl ne yaaahu

30 Kasım 2007 Cuma

panionios 0 g.saray 3


bu gol ofsayt


bu penaltı penaltı değel

yunan basını soruyor hakeme "galatasaray kaleye hiç şut çekmeden nasıl üç gol attı" vallaha rezalet yaaaa uefa kupasını kazanan galatasarayın düştüğü hallere bakın... türk futbolunda ki düşüş dibe vurdu artık bakmayın fenerin avrupada başarılı olmasına onlarınki türk futbolunun değil brezilya futbolunun başarısı...

29 Kasım 2007 Perşembe

sağlam adam...


beşiktaşın başarılı olmasını istiyorum sadece türk takımı olduğu için değil ertuğrul sağlam için istiyorum. çünkü o geçen ay ağlamayan saçmalamayan çirkefleşmeyen tek beşiktaşlı olarak sağlam durdu, herkes yıkılırken dönerken o beşiktaşı ayakta tutan direk oldu zaptedilmeyen tek kale oldu... ertuğrul sağlamları kaybetmemek lazım hatta çoğaltmak lazım... aslından yukarda yalnış cümle kurdum ertuğrul sağlam türk futbolunda az bulunan bi adam...adam yani o kadar... başkaları ağlarken o sustu, başkaları hakemlere saldırırken o suç bizde dedi, şimdi taraftar bir tek seni destekliyor diye sorulunca "taraftar bana verdiği destekle hem yönetime hem de futbolculara destek veriyor aslında dedi...helal sana ertuğrul sağlam...

28 Kasım 2007 Çarşamba

bir maçın anotomisi...


inter fenerbahçe maçından bi fotoğraf, bi fotoğraf ki maçı özetliyor interli futbolcular tıpkı fotoğrafda görüldüğü gibi topla bütünleşip oynadılar maçı ve fenerbahçe yine fotoğrafta görüldüğü gibi interin ağırlığı altında ezildi...

25 Kasım 2007 Pazar

komşi ne yaptın yine...


bulgaristan baraj kapaklarını açtı ve edirne'yi yine sel aldı. esasında konunun çözümü için çalışmalar yapılmış. türkbulgar sınırına bir baraj daha yapılacak duvar bölümü türkiyede gölet bölümü bulgaristanda olan bir baraj ve o barajdan su yavaş yavaş bırakılacak... peki neden yapılmamış; gölet oluşunca gölün tam ortasında bir ada oluşacakmış ve o adanın kontrolü kimde kalsın tartışması yüzünden baraj yapılamıyormuş... alın size bir kardak krizi daha...

23 Kasım 2007 Cuma

aşil'in topuğu...


IMF türkiye masası şefi; lorenzo giorgianni, hem türkiye ekonomisinin 2001 krizinden bu yana tarihi sayılacak iyi gelişmeler yaşadığını, hemde mali disiplin performansının düştüğünü belirterek, bu durum türkiyede aşil'in topugu gibi; yorumunu yaptı.

aşil'in topuğu ne anlama geliyor; yunan mitolojisinde ölümlü bir baba olan peleus
ile bir tanrıça olan thetis'in oğlu yarı tanrı akhilleus (aşil) doğduğundathetis oğlunu ölümsüzlük nehrinde yıkarken elini suya sokmamak içinonu sol topuğundan tutup suya batırmış bu nedenle aşil çok güçlü ve ölümsüz olmasına rağmen sadece topugundan vurulursa ölen biridir... yani türkiye ekonomisi sağlamlaştı diyor lorenzo ama cari açığın türkiyenin topuğu olduğunu ve ordan alınacak darbenin ölümcül olduğunu anlatıyor... bu haber tv de yok bu kıyağımıda unutmayın :)

20 Kasım 2007 Salı

küt...ahhh..yaaaa...


saat sabahın beşi, kütahya'ya indik. otogarda şöyle bi etrafıma bakındım oranın kütahya olduğu belliydi; her yer çini ile kaplanmış. kel yağı fazla bulunca kıçına sürermiş ya o hesap :) otogarın içinde bir sabahçı kahvesi var içeri girdik üç çay söyledik ve plazmanın karşına geçtik oturduk

tv de zeyna var bir sebebten hasta yatıyor, kahverengi iç çamaşırıyla gecenin o vakti ekrandan canlı gibi bir görüntüyle karşımızda ve seğre dalıyoruz kimsenin içinden şu kanalı değiştir demek gelmiyor. kamera iyice yakın plana geçiyor zeyna nın sağ göğsünde ve şeklinde kesik izi var o kadar yakın plan yani :) bu lucy lawless nedense bana eskiden beri çekici gelir zaten ama bu gece bi başka yahu, esasında güzel kadın ama her güzel kadın çekici olmuyor herkesi çekmiyor yada, çekicilik güzellikten başka bir şey olsa gerek...

yahu ben kütahyayı anlatıyordum, dağıttık konuyu... bu arada saati 6:30 yapmışız mehmet abi de geldi bizi aldı önce bir simitciye sonrada şehir içinde bir sabahcı kahvesine götürdü.

birer çay daha söyledik,simitlerimizi yerken gözüme bir kedi takıldı kedi iri bişey ve arabaların geçtiği mıcırlı yolu kazıyor bir çukur açtıktan sonra içine tuvaletini yapıyor ve sonra kapatıyor ben kahvaltımı yaparken hemde :)

sonra demir kapı açılıyor ama içeri giren yok aşağılara takılıyor gözüm bu sefer o kedi abi sen iri bi kedisin anladık yolu kazarsın tamam demir kapıyı nasıl açarsın herkül müsün nesin sen yaaa, bu günde herkül zeyna mitolojiden takılıyorum hayırdır inşaallah...

başlıktada yazdığım gibi kütahyayı pek beğenmedim yani harbiden küt... ahh..yaaaa oldum

ilginç adamlar var burda mesela tahsin abi bir şey anlatırken laf arasında şöyle diyor; " ibrahim tatlısesin bi şarkısı varya hani ne insanlar gördüm elbisesi eskiydi ne elbiseler gördüm yırtık pırtık yamalı" o ne yahuuu bi kere o laf öyle değil ikincisi mevlanın sözü nerden ibrahim tatlısesin şarkısı oluyor...gerçi mevlanadanbi haber birisi bu lafı ancak böyle hatırlar bu kadar manasından uzak kalır... kütahya hakkında daha yazacağım... nasıl diyorlar az sonra...

18 Kasım 2007 Pazar

dönek dünya...


bir ay önce yerden yere vurulan fatih terim şimdi yine imparator, çok değil çarşamba günü allah göstermesin bosna herseke yenilirsek yine ondan kötüsü olmayacak...

15 Kasım 2007 Perşembe

3 demeye korkuyorum 2 dedim yalandı...

rüzgar eser,
gözde çapaklar temizlenir
deniz yosunlarını kıyıya bırakır, berraklanır...

bir ben var içimde,
dışarı çıkmak için tırnaklarıyla kazıyarak çıkış arayan.
bir ben var dışımda,
içeri girmek için dört dönüyor etrafımda
bir giriş bulabilmek için.

rüzgar eser,
sözde yalanlar temizlenir,
beniz bembeyaz kesilir,renksizlenir...

bir sen var içinde,
ne istediğini bilmeden
her şeyi isteyen.
bir sen var senin dışında,
ne istediğini bilipte, hiç bir şey istemeyen.

rüzgar eser,
sessizliği keser,
sessizlik zor, sensizlik ölümden beter...

bir biz var boşlukta asılı,
tanımsız, anlamsız, yarınsız.
bir biz var tam karşımda dimdik ayakta,
sağlam güvenilir, sımsıcak.

bi de bunu düşün...

ya sensizlik ölmekse,
her gün bi başka türlü...

hatırlarmısın;
yıllar yılı kendi yatağında kaybolan
nehrimin,
denizine kavuşmasını...

14 Kasım 2007 Çarşamba

koyverdin gittun benu...

her yerde bırakıp gittin beni,
gözlerinle düşlerini yüreğimde bırakıp gittin.
yarım kalmış bir cümle gibi bırakıp gittin,
gelişi güzel bir nesne,
bir iskemle gibi,
yazla birlikte biten bir aşk gibi,
çekmecede bir kart gibi bırakıp gittin...

11 Kasım 2007 Pazar

atatürkün eli de kanardı...


bazen yazdıklarımı hiç kimse benim anlatmak istediğim gibi anlamak istemiyor, miçom bile... bazen de yazdıklarıma inandıramıyorum kimseyi, ben yazıyorum kızıyorlar ama haluk bilginer aynı şeyi iş bankası reklamında atatürkün şekline bürünüp söyleyince alkışlıyorlar. ben ne dedim di? bende aynı şeyi söyledim atatürkün eline de diken batardı dedim, onun elide kanardı dedim... oda insan dı derken...

10 Kasım 2007 Cumartesi

ortaya karışık...

çok kızıyorum
bi söze düşünmeden hemen içerleyene,
saf beyinleri zehirleyene,
geriye doğru ilerleyene,
ve de suçu kabullenmeyene...

başkalarının düşündüklerini söylemeyi bilmek, sizi filozof;
başkalarının söylemeye cesaret edemediği şeyleri söylemek de sizi şair yapar...

ve aşk geceye gündüze benzemez
ölüme yaşama eğilmez
kendine yada başkasına bölünmez
aşk varsa sadece aşk vardır
başka bişeye yer kalmaz...

5 Kasım 2007 Pazartesi

gerçek üstü konuşmalar...

...unutmuşum zamanı,dalıp gitmişim. haklısın annen merak etmiştir.
...zamanı mı unuttun annemi mi?
...unutturmayan unutulurmu evladım?
...bu ebruyla ne anlattın baba?
...bu sefer; gerçekle hayal arsındaki zıtlığın ve çekim gücünün sırrına yaklaşmayı denedim. mecazi olanla, hakiki olan arasındaki ilişkiyi yakalamaya çalıştım.
...mecaz ne? hakikat ne?
...mecaz; sen ve ben, ben ve annen, sen ve elif,biz bir rüyayız,hepimiz bir uykuyuz,ölünce uyanırız ve hakikat başlar. bi de ölmeden önce ölenler var ki; onlar için hakikat bu dünyadan başlar.
...o zaman hakikati aramak ölmeyi istemek midir?
...hayır evladım, ölmeyi istemek olmaz,ölmeden önce ölmeyi istemek olur. ölmeden önceyi istemekse; fani olana bağlanmamayı öğrenmektir. bu da aşktır. yani ölümsüz olmaktır.
...yani benim elife bağlanmam sadece mecaz mı?
...sadece mecaz
...yani gerçek değil?
...sonlu olan fani olan hiç bir şey gerçek değildir.
...ama neden? elif benim hayatımın büyük gerçeği. onca zaman geçmesine rağmen hala ilk günki kadar gerçek. onun için hayatımda elif varken başka bir kadına yer yok
...büyük lokma ye büyük laf etme demişler eskiler.
...ama gerçek bu, ben öyle hissediyorum
...mecazın bütün fitnesi de burda evladım; kendini gerçeğin ta kendisi olarak gösterir. biz gerçek değiliz, biz gerçeğin suretleriyiz, yansımalarıyız. büyük konuşmamak lazım, elifi sen mi sevdin? elifi sana sevdiren, seni elife sevdiren kim (eros değil herhalde:)ise işte gerçek o dur. ona aşık olana kadar daha çok mecaz yaşarsın...

dişcimisin müteahhit mi belli değil

dişciye gittim, bana dedi ki;
"iki dolgu yapılacak,sağ tarafta bir kanal, sol üstde köprü ve üçtane diş taşı var kırılacak"
" ooohoo bayağı hafriyat çıkacak desene müteahhit bey...şey dişci bey, doktor bey"

ömer hayyam...

dedim artık bilgiden yana eksiğim yok
şu dünyanın sırrına ermişim az çok
derken aklım geldi başıma
birde baktım; ömrüm gelip geçmiş
hiç bir şey bildiğim yok.

cennette huriler varmış kara gözlü
içkinin de ordaymış en güzeli
desene biz çoktan cennetlik olmuşuz
bak bir yanda şarap, bir yanda sevgili...

sen sofusun, hep dinden dem vurursun
banada sapık, dinsiz der durursun
peki ben ne görünüyosam oyum;
ya sen? ne görünüyosan o musun?

varlık yokluk derdini aklından sil
bırak öteleri de kendini bil
doldur şarabı geniş bi nefes al
kaç nefes alacağın belli değil...

4 Kasım 2007 Pazar

tik...



seninle aynı ruha sahip gibiyiz,
sendeki herhangi bir duygu
değişimine kayıtsız kalamıyorum.
ağlayınca sen,
ağlamak geliyor içimden.
gülünce,
gülümsüyor yüzüm.
hüzünlenince,
çörekleniyor içime bir hüzün...

dip not (soğuk herhalde oralar, ben üşüyorum sıcak olduğu halde buralar:)

kuzen, herhalde orhan velinin anlatmak istediği bu...


Bilmem ki nasıl anlatsam;
Nasıl, nasıl, size derdimi!
Bir dert ki yürekler acısı,
Bir dert ki düşman başına.
Gönül yarası desem... Değil!
Ekmek parası desem... Değil!
Bir dert ki... Dayanılır şey değil...

fotoğraf çekmek sancılı bir iştir...

3 Kasım 2007 Cumartesi

alt yazı...

işte dopdolu bir film, çok alt yazısı var. filmin ismi "mavi gözlü dev"

"bursada cezaevi, kapatmışlar bi devi
ellerimi ısıtan yüreğinin alevi"

diye başlıyor film... vatan hainliği ile suçlanıp tutuklanıyor nazım, birileri ondan nefret ediyor ölümüne, birileri adeta tapıyor ikisinin ortası yok gibi... filmin içinde kendini şöyle tanımlıyor bi ara sevdiğine;

"aşık olmayan adam bi halt olamaz, diye yazdım kemal tahire. ben aşık olduğuma göre şairlikten öte bişeyim herhalde"

sene 1940'lar, ikinci dünya svaşı patlak vermiş,sonra devam ediyor sevdiğine anlatmaya;
" şeker bulamıyoruz bizde üzümle içiyoruz çayı, ellerine sağlık kalbimin kızıl saçlı bacısı"
yahu insan aşık olduğu kadına kalbimin bacısı der mi? şairse der... çünkü şairin cümlesine aldığı kelimeler değil, dışarda bıraktığı kelimelerdir anlattığı...

yine filmin ortasından geçipte fazla göze batmayan ama çok şey anlatan bir söz;
"mesele esir düşmemekte değil,
teslim olmamaktır mesele"

ve asıl mesele şu; önce filmden üçlü bir dialog vereyim, nazım hapiste aşık olduğu kadın ile açık görüşte, o sırada nazıma aşık olan kadın geliyor içeri;
nazıma aşık olan kadın "ben yalnış zamanda geldim galiba"
nazımın aşık olduğu kadın ayağa kalkıp çıkarken " hayır asıl ben yalnış zamanda geldim"
nazım sadece "pirayeeee" diyebiliyor ama gitme diyemiyor

şimdi soru şu vatanına böyle aşık,bi adam nasıl vatan haini olarak suçlanır, yargılanır ve mahkum edilir?

delice sevdiği kadına ihanet edebiliyorsa;
kimse kızmasın, vatanına da aynı şeyi yapmış olabilir...

güzel bir film, final sahnesindeki şiir çok güzel, zaten şiir tadında bir film...

2 Kasım 2007 Cuma

değerlerimize biraz saygı...

bakmayın böyle kakara kikiri yazdığıma, takip ediyorum sınırda ki sıcak gündemi. erdoğan amerikaya gitti "kızın fatma tatile çıksın" diyecek mi? bekliyoruz...

benim anlatmak istediğim başka bişey var; daha önce yazmıştım istanbulda barlardan gece klüplerinden ünlülerin hallerini gösteren programlar var magazin programı derler, işte onlarıda seğrederim ben zaman zaman ve kimsenin görmediklerini görürüm bazen. oralarda ellerinde içki kadehleri vur patlasın çal oynasın giderken onuncu yıl marşını çalıp eller havaya felan yapıyorlardı, bende yazmıştım ki; onuncu yıl marşını yazana kadar bi milletin anası ağladı arkadaşlar, biraz kutsal değerlere saygı gösterelim...

şimdi yine benzer bişey oldu. bir eğlence gecesi öncesi konuklar şehitler için saygı duruşuna davet edildi ve ardından istiklal marşı okundu. güzel...1 dakika sonra aynı insanlar ankara misketi oynuyordu akabinde dansözle kıvıranlar herkes sarhoş ve dağıtmış... yani herşeyin yeri var zamanı var, eğleneceksen eğlen yas tutacaksan tut, ikisini aynı anda yaparsan samimiyetini kaybedersin...

1 Kasım 2007 Perşembe

alt yazı...


hayat bazen zalim bir öğretmen gibidir;
önce sınav yapar
sonra ders verir...

"sınav" filminden, filmin kaydedeğer başka bir tarafı yok :) seğretmeye değmez
belki tuğba büyüküstünün güzel gözlerinin hatırına seğredilir.

düşünsenize dünya para verip jean cloude van damme gibi bir holywood yıldızını getiriyorsun ve hiç oyunculuk gerektirmeyen basit bir kaç sahne rol veriyorsun. insan bir kaç dövüş sahnesi koyar van damme'ı bulmuşken beee yaaa...

film için özel müzik bile yapılmamış daha önce kullanılan bildiğimiz şarkılara ara ara klip çekilmiş gibiydi...

ben sinemada seğretmemiştim iyikide seğretmemişim bi boşluk buldum da dün seğrettim can sıkıntısına...

31 Ekim 2007 Çarşamba

bu memleket bizim...


dörtnala gelip uzak asyadan,
akdenize bi kısrak başı gibi uzanan
bu memleket bizim.
bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen bu toprak
bu cehennem, bu cennet bizim.
kapansın el kapıları, bir daha açılmasın
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu davet bizim.
yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşcesine
bu hasret bizim...

nazım hikmet ran

30 Ekim 2007 Salı

hayatın yalnış senin...

metinin parmağı kırıldıya, raporunu onaylatmak için ssk hastanesine gittik bize sıra numarası verdiler. önümüzdeki bir kişiyi bekledikten sonra ben girdim içeri kağıtları doktora verdim, doktor baktı ve

" eee bu doktor ben değilim, hatta bu poliklinik de yalnış burası plastik cerrahi siz ortopediye muayene olmuşsunuz, bişe diyim mi? siz yalnış hastanedesiniz burası ssk siz devlet hastanesine muayene olup bize getirmişsiniz onaylatmak için"
" doktor bey bu raporun sahibinin hayatı yalnış zaten siz bakın bakalım oraya şehir de yalnışmı, adıyaman felan olmasın :)

kelime bilgisi...

sıhhatler olsun; yıkananlara veya traş olanlara söylenen nezaket sözü.
"bir adım geriye çekilir, iç rahatlığıyla koltuktan kalkan müşteriye sıhhatler olsun derdi" n.cumalı
çoğu insandan duyduğum şekli "saatler olsun" manasını düşünmeden uyduruk sözler kullanıyoruz doğrusu "sıhhatler olsun"

dilekçe; bir dileği bildirmek için, resmi makamlara sunulan imzalı adresli pullu yada pulsuz yazı.
bulmacada çıkarsa; istida, arzuhal eş anlamlıları.
dilekçe, sanki bir lisan mış gibi, yani türkçe, çekce gibi dileklerin dili gibi...

allaha ısmarladık; allahaasmlladık olarak kullanılıyor ama giderken geride bırakılan kişiler iin söylenir. sizi ve size dair her şeyi allaha bıraktık emenet ettik demek tir...

ceki çen...türkçe okunuşunu yazdım varmı itiraz eden

resepsiyonda bekliyorum bi kız geldi
" ceki çen davayiti kluç" dedi (ceki çen anahtarı versene:)
ben mi ceki çen, kısa boylu, çekik gözlü, sarı benizli, sincap gibi hareketli bi adam nasıl benzetmedir bu...

18 yaşlarında bir başka rus kız geldi
"maladoy çelavek ya haçu lunc paket" ( genç adam, lunc paket istiyorum)
"olur teyze" dedim

danimarkalı adam,odasındaki minibardan içtiklerinin parasını isteyince ben,
" haaa onların parasını dolabın içine bıraktım" dedi
ey yumurtaya can veren allahım işine karışmak gibi olmasın ama az yarat öz yarat...

maria shirin khan isminde bi rus kız geldi, önce merhaba deyip sonra oda anahtarını isteyeceken sırayı karıştırdı; "405 merhaba" dedi
"hayır ben bi üst modeliyim 406 sekizinci segmend" robotmuyum kızım ben :)

rus amcam geldi sonra odamı değiştirin diyor, 613, 6 şeytanın rakamı, 13 uğursuz rakam... deget tıskrit...

laz o laz...

rus'un biri geldi fıkra anlatıyor bana;
"bir ingiliz,bir fransız,bir alman ve bir rus ıssız bia adaya düşmüşler"
" eeee laz yokmu o adada"
" laz ne "
" türk yokmu"
"yok...lamba bulmuşlar adada, lambanın içinden cin çıkmış, herkezin iki isteğini yapacam demiş cin. ingiliz demiş ki; londraya gitmek istiyorum, madonna ile evlenmek istiyorum. cin hemen göndermiş onu. fransız demiş ki; parise gitmek istiyorum ve para para para çok para istiyorum. cin onuda göndermiş. alman demiş ki; berlin'e gitmek istiyorum ve almanyada ki yahudilerin hepsinin yok olmasını istiyorum. cin onuda yapmış. ruskalmış bir tek adada"
" laz o laz"
"rus demişki; bir kasa votka istiyorum bi de arkadaşlarımı geri getirmeni istiyorum"
" laz o laz"

ıssız bi adaya gitmek istiyorum, öyle yanımda üç şey felan da götürmek istemiyorum, hatta mümkünse kendimi bırakıp gitmek istiyorum...

paylaşılacak mailler...

GÜNAYDIN GÜZEL BİR GÜN DİLİYORUM
İnsanoğlu mutluluğu hep hor kullanıyormuş... Hep şikayetçi hep bıkkınmış... Birgün melekler mutluluğu saklamaya kararvermişler. '' Saklayalım, zor bulsunlar, Zor buldukları için belki kıymetini bilirler '' diyerek başlamışlar tartışmaya. Sorun
büyükmüş.
Mutluluğu saklamak kolay değilmiş çünkü.Kimisi ''Everest'in tepesine saklayalım '' demiş, kimisi '' Atlas Okyanusu'nun dibine''demiş. Tac Mahal'in kubbesi, Mekke sokakları, İtalyan sofrası, bir hastanenin yeni doğan odası,dondurma külahı, şarap şişesi, sigara paketi,lale bahçesi... Pek çok yer düşünmüşler ama hiçbiri yeterince zor gelmemiş.. Derken meleklerden
biri ''İÇLERİNE SAKLAYALIM '' demiş. '' Kimsenin aklına gelmez içine bakmak'' İşte o gün bugündür mutluluk insanın kendi içinde saklıymış... Hiçbir mutluluk kolay gelmiyor.Kolay kolay gülmüyor insanın yüzü... Emekte ve insanın içinde saklı mutluluk. Ne başkasının ekmeğinde ,ne başkasının evinde, ne de başka birşeyde...... Bu yüzden gözünüz hep içeride olsun Siz dışını boşverin , içine bakın

fakir edebiyatı değil...şiir...

sen hiç cam topladınmı arsalardan
kanayan ellerini toprağa sürdünmü?
gözlerinden geçirdin mi?
özlem özlem
deniz kenarlarını, çocuk parklarını...
ve rüzgarın bıçak bıçak estiği geceler
talaş tenekesine
soktun mu ayaklarını...

muammer hacıoğlu

çoktaaan unuttuğumuz şarkılar...

Köprüden geçemedim , Az doldur içemedim
Sen benden vazgeçtiysen , Ben senden vazgeçemedim

Ay doğar mavi mavi
Rüyamda gördüm seni yar

Dağlarda meşelerde , Gülyanağım şişelerde
Yarımı eller aldı ,Ben kaldım köselerde
Ben kaldım köselerde

Ay doğar mavi mavi
Rüyamda gördüm seni yar

haluk levent...

28 Ekim 2007 Pazar

bu da avrasya maratonu notları...

teröre lanet mitingine dönen avrasya maratonu,bu yıl daha renkli geçti...

horon teperek zor biter o maraton ama...

oooh dünya size güzel be yaaa,




27 Ekim 2007 Cumartesi

inönü stadyumundan notlar...


muhteşem liverpol zaferine imza atan beşiktaş taraftarının açtığı iki pankart çok hoşum a gitti;


diğer pankart talabaniye cevap; kedilerin senin olsun biz köpeklerini almaya geliyoruz

bu arada kaz dağları protestosuda unutulmamış...

26 Ekim 2007 Cuma

yaşamak hüner değil sizinle ölmek istiyorum...

başka birine sözüm var ama, bugünlerde sizinle beraber çarpışıp ölmek istiyorum, herhalde o da anlayış gösterir bu duruma...

yaşamak hüner değil, burdan arkanızdayım demek istemiyorum sizinle omuz omuza çarpışmak istiyorum...

böyle yaşamak hüner değil, sizinle hayatıma mana vermek istiyorum

yaşamak mühim değil,ölmek umurumda değil, sizinle olmak istiyorum

yaşamak hüner değil sizinle ölmek istiyorum

25 Ekim 2007 Perşembe

yine olan çocuklara oluyor...

sadece bir jenerasyonu savaşla tanıştırmadan hatta savaş kelimesini öğretmeden büyütebilirsek belki düzelir dünya... ama tüm çocuklar savaşın bir ucundan tutuyor hatta bizzat içine sokuyoruz onları, en çok onlara zarar veriyor aslında savaş.

ben daha üç buçuk yaşımdaydın, tanıştım; bir yokuşun tam ortasındaydım, yukardan kurşun yağıyordu üstüme, çünkü siper etmişti bir adam üç buçuk yaşındaki bir çocuğu kendine... o zaman sağ sol diye böldüler bizi vuruştuk, az önce laik, dinci diye bölmeye çalıştılar az daha bölünüyorduk, şimdi türk,kürt diyorlar, bölünmeyelim arkadaşlar. bakın türk ve kürt kelimeleri aynı harflerden oluşuyor; "t" yi sona al"k" başa gelsin oldu kürt bu kadar içiçeyiz bu kadar yakınız aslında...

tamam pkk ile ve ona destek olan herkez ve herşeyle sonuna kadar ne yapılması gerekiyorsa yapalım ben varım en önde koşarım; ama her kürt pkk lı değil ona göre davranalım...

biz bölünerek çoğalan tek hücreli canlı değiliz, bölünmek bize her zaman felaket getirdi. bakın şimdi herkez bir oldu birlik oldu. sağ,sol, laik, antilaik,vesaire herkezin elinde türk bayrağı dilinde aynı söz şehitler ölmez vatan bölünmez, benide askere alın... çok güzel işte birlik bu tek ses olmak bu, millet olmak bu ama esasında bu birliğimizi hiç bozmasak sadece kriz anlarında birleşip sonra ayrılmasak zaten bütün bunlar başımıza gelmeyecek...

bu arada, her şeyi ne çabuk unutuyoruz...sekiz askerimiz rehin. pkk'nın elinden almak için hiç bir şey yapmıyoruz.unuttuk onları çoktan. israil iki askeri için lübnanı yerle bir etti, daha geçen sene oldu bu, kimse sesini çıkarmadı, biz ne bekliyoruz hala...