30 Temmuz 2007 Pazartesi

nasılsın?

-kendimi şu an, şişman ve ter kokan bi pezevengten karnına yumruk yemiş bir fahişe gibi hissediyorum...

29 Temmuz 2007 Pazar

eski yazılarımdan...tavla-1

az önce 210'da kalan müşteri geldi tavla oynayalım dedi oyuna
başladık...adam ilk oyunu marsla aldı...başladı konuşmaya dalga geçiyor felan
bir mars daha üstüne bi düz, 5-0 aldı... ben bişey anlamadım bir oyun daha
oynayalım dedi...ikinci partinin ilk oyununuda aldı carcar konuşuyor
hala engini hatırladım oda böyle sırf çene şu tavlayı adam gibi oynayın da .. yok..
neyse başladım toparladım kendimi bir mars bi mars bi mars daha 6-1 aldım. son oyun yapacaz dedi kazanan 2-1 kazanmış olacak

üçüncü partinin ilk oyununda mars yaptı beni...yine başladı konuşmaya "sana arada oyun vermesem bi daha oynamazsın" "daha çok öğreneceğin şeyler var" biz bu oyunu yalamış yutmuş adamız" konuşuyor ama ben bir mars yaptım üstüne bi daha bi daha (6-2) ... tebrik etti...elimi sıktı odasına çıktı...

elimi sıkınca engin geldi aklıma yine aydıncıkta ilk günlerimiz
can sıkıntısı...tuanada tavla oynuyoruz...ben 4-0 öndeyim
engin "yeter kuzen ben artık oynamaya başlıyorum" dedi harbidende
başladı 4-1 oldu 4-2,4-3 enson 4-4 berabere oldu engin bu sefer o
joker gülüşüyle "kuzen ben adama arefeyi gösteririm bayramı
göstermem" dedi mars ettim 6-4 kazandım o da elini uzattı tebrik
etti öptü ( hayırdır bayram değil seyran değil eniştem beni niye
öptü)

bir günde samsunda kardeşim ahmet ile oynuyorum yine 4-0 öndeyken ben,
4-4 oldu ahmet dedi ki artık "yenilsemde gam yemem"
nefes aldırmadan sıkıştırıp mars edince ben...gam yedi(evet evet
koca bir porsiyon gamı tek başına yedi...(yani öyle bir surat ifadesi
vardı)

sıradaki kurbanım metin bizim metin beni 1996 dan 2004 e kadar tam
sekiz sene yenemedi tavlada... 2004 de ilk kez yendiğinde de
"yaw sende hep yeniliyon tat vermiyon dedi yaaa"
oysa ne hayallerim vardı metinle 60 yaşımızdayız torunlarımız
etrafımızda ben anlatıyorum çocuklar bakın metin amcanız , 40
senedir beni tavlada yenemiyor diyecektim bu hayalim de suya düştü..

tekrar samsuna dönüyoruz
köyümüzde bizim bi seyfettin dayımız var
nedense ona o köyde sefittin dayı diyolar :)
o da bol konuşup icraat sıfır olanlardan
diyorki; tavlada türkiye ikincisi olmuş tek yenilgiside o finalmiş.
ben bunu 5-3 yendim "bizim burda 7 de biter" dedi
7-6 yaptım devam et devam et dedi 21- 17 olduğunda zar sesi pulsesi
birbirine karışmıştı az daha kusacaktım...
"yeter seyfittin dayı" dedim "üç gün oynasak yenemeycen sen beni"

sıradaki kurban benim
aydıncıka döndük suata tavla oynamayı öğretiyorum o zar atıyo ben
onun yerine oynuyorum ben zar atıyorum kendi pullarımı oynuyorum
derken ben kendi kendimi yendim...:)
bütün ders boyunca suatla mustafa kayabaşı benle dalga geçtiler
" la alp sen şimdi sahiden kendi kendine mi yenildin yaa"

nisan 2007 antalya.

27 Temmuz 2007 Cuma

soğanın cücüğü...


1999 yılbaşı arifesinde tv de herkeze soruyorlar (meşhur nimet ablanın önünde)"büyük ikramiye size çıkarsa ne yapacaksınız diye" herkez sıradan şeyler söylüyor işte "dünyayı gezerim" "ev alırım" "araba alırım" felan. adamın birine soruyorlar "bileti kızıma verdim çıkarsa ona çıkacak ona sorun" diyor, kıza soruyorlar,cevap çok hoş geliyor yedi yaşlarındaki kızdan " bana çıkarsa bir çuval soğan alacam anneme kurufasülye yaptıracam ve soğanların cücüğünü ben yiyecem" belki çoğunuza bir şey ifade etmez bu cevap çünkü bunun ne demek olduğunu anlamak için kardeşlerinizle soğanın cücüğü için kavga etmiş olmanız lazım anneniz her kurufasülye yaptığında :) demek ki bu küçük kızın da abileri vardı ve kurufasülye yanında salata olduğu halde soğan getirtirlerdi masaya, ve soğanları elleriyle ezip cücüğünü çıkartırlardı ve paylaşırlardı kız o cücüğün tadına hiç bakamazdı ve o büyük ikramiye çıkarsa en büyük hayalini gerçekleştirecekti. soğan cücüğü önemsiz olabilir ama onun için değerli...benim kız kardeşim içinde :( orda teneke burda altın...

24 Temmuz 2007 Salı

biz aşka geri dönelim...


ne demiş şair " herşey insanı sevmekle başlıyor" sait faik abasıyanık...
bir çekmecemiz olsa ve sevmediğimiz istemediğimiz herşeyi içine koyup kapatsak...

VE BEN
bir devlet dairesinde
yangında kurtarılmayacak
sıkışmış bir çekmeceyim
SANA AÇILAMIYORUM...

23 Temmuz 2007 Pazartesi

Bunları biliyor musunuz...?

*abd nin sudan da bir ilaç fabrikasını kimyasal silah üretiyorlar gerekçesi ile bombaladığını ve bir kaç senedir sudan da ilaçsızlıktan binlerce çocuğun öldüğünü :(
*türkiyenin sözde kürdistan devletine bizim ödediğimiz paranın yarısına sattığı elektriğin kandil dağını aydınlattığını...
*aselsanda geleceği parlak hiç bir sorunları olmayan ve f-16 lar konusunda abd ye bağımlılığımızı bitirecek proje üzerinde çalışan mühendislerin bir bir intihar ettiklerini...

daha bilmediğimiz çok şey var...

22 Temmuz 2007 Pazar

ne seçimi be; mezbelelik işte...



sandıklarım, sandıklarım
açıldı sandıklarım
hayvandan betermiş
insandır sandıklarım...



kim kazanmış kim kaybetmiş umurumda değil, kaybedenler ağlıyor koltuk sevdalısı liderleri koltuğa oturamadı diye,kazananlar seviniyor dört beş yıl dahakoltuk onların diye... peki benim içim kan ağlıyor kim pansuman yapacak; asuman mı? tansu çiller mesut yılmaz gibi kokuşmuşlar siyasete geri dönüyor içim ürperiyor ya gelirlerse. türbanlıların giremediği meclise pkk lılar giriyor BİZİM DEMOKRASİMİZ BU İŞTE...ve türban için kıçını yırtan A.N.SEZER, CHP, ORDU, ANAYASA MAHK.,CUMHURİYET MİTİNGLERİ İÇİN SOKAKLARA DÖKÜLEN MİLYONLARDAN SES ÇIKMIYOR... VE türban için krizlere sebeb olmayı göze alan muhtıra yiyen R.T. ERDOĞAN MECLİSE GİREN PKK LILARA HİÇ TEPKİ VERMİYOR...yazıklar olsun beee kazananada kaybedenede yazıklar olsun böyle demokrasiyi alın başınıza çalın...

21 Temmuz 2007 Cumartesi

diz... dize...

dedi dizelerinde olmak istiyorum
dedim dizelerimin müdavimisin bu aralar
dedi dizelerinde ölümsüzlük varmış
dedim dizlerinde uyumak istiyorum sonsuzluğa doğru, kafamı koyacak bir yer varmı...

kuşcu...

bana, mafyayla başım belada desen
sana akıl veririm.
devletin derinliklerinde kayboldum desen,
sana akıl veririm.
kaf dağına gidecem desen
sana akıl veririm.
orada zümrütü anka kuşunu bulacam desen
sana akıl veririm.
şerefsizler ordusuna savaş açtım desen
seni orduma alırım.
ama sen kadın diyorsun;
bir işin içinde kadın varsa,
ben sana akıl veremem,
dua ederim ancak...

çözümü bilmiyorum...

(n-2)denklemim var daha çözülecek
(n-1)sebebim var gitmek için
ve sen
kaybettiklerimin(n)güzelisin...

19 Temmuz 2007 Perşembe

dua...


allahım bana,
değiştiremeyeceğim şeylere
dayanma gücü ver.

ne tuhaf dimi;biz dua ederken emir kipi kullanıyoruz.
günahlarımızı affet,
doğru yolu göster,
bir ışık tut karanlık dünyamıza,
dualarımızı kabulet, gibi
oysa fransızcada allaha yalvarış kipi var, istirham eder ,yalvarırı gibi. bu küçük ayrıntı neden var biliyormusunuz çünkü bizim inancımızda aslolan yürektir ve içtenliktir emir kipi kullanıyoruz ama yüreğimizden yalvarıyoruz; içtenlik dedimya aslında dua da içtenlik çok önemli; "bana bol kazançlar ver" gibi maddi şeyler için dua etmek yerine çalışmalıyız, daha çok huzur,ışık,ve af gibi manevi ve samimi dualar et,gerçekten yüreğinden iste...

regaip kandiliniz kutlu olsun...

miras...


bir dünya bırakın biz çocuklara
ıslanmış olmasın göz yaşlarıyla
bir dünya bırakın biz çocuklara
göklerde yer açın uçurtmalara

oynaya oynaya gelin çocuklar
elele elele verin çocuklar

bir dünya bırakın biz çocuklara
kirlenmiş olmasın...

diye yalvardık biz çocukken büyüklerimize, bırakmadılar...
kirlenmiş, kurumuş, susuz temiz havasız aşksız bir dünya kaldı bize,
bakalım biz nasıl bir dünya bırakacağız çocuklara, bir damla su için birbirini öldüren insanlar olacak, susuzluktan saçlarını kazıtmış kokan bir dünya, einstein demişki "birinci dünya savaşında ilk kez uçak kullanıldı, ikinci dünya savaşında ilk kez atom bombası kullanıldı, üçüncü dünya savaşında neler kullanılacak bilmiyorum ama dördüncü dünya savaşında insanlar taş ve sopalarla savaşacaklar"
doğru ama sebeb ne olacak "SU"...

18 Temmuz 2007 Çarşamba

ıch spreche çatır çatır deutsch...

antalya sokaklarında dolaşırken bir tabela gördüm;
FARE
7,50 YTL
çok güzel yaaaa dilimize sahip çıkan bir arkadaş görmek çok güzel,girdim içeri tebrik ettim kendisini, mause değil fare 7,50 dolar değil yeni türk lirası budur işte... yabancı dil öğrenmeye karşı değilim zira kendi çapımda üç dil biliyorum ingilizce almanca rusca; tabiki yabancı dil öğreneceğiz ama tabelalarımızı yabancı dilde yazmayacağız, ilanlarımızı yabancı dilde yazmayacagız, anadilimizin içine yabancı kelime sokmayacağız karşılığı varken... kemerde hiç bir esnaf türkçe yazmıyor tabelaları, eczanelerde apoteke yada pharmacy yazıyor, kuyumcu juvellier,alışveriş merkezi shopping center, sorduğun zaman "türistik bir yer ve turistler anlasın diye yazıyoruz" diyorlar, oysa hiç dil bilmeyen türkler eczanenin üzerinde apoteke yazsada oranın eczane olduğunu biliyor avrupalılar yada ruslar salakmı anlamayacaklar...

birde yabancı dilde eğitime karşıyım aynı bölümde farklı üniversitelerde okuyan arkadaşlarım vardı ingilizce eğitim alanların ingilizceleri iyiydi ama işletme derslerini türkçe eğitim alan arkladaştan öğreniyorlardı, yabancı dille eğitim alan öğrenciler hiç bir zaman anadille eğitim alan öğrencilerden daha bilgili olamıyorlar

"ekstrem teyakkuzlar içindeyim" ajda pekkanın bi lafı farsca fransızca ve türkçe üç kelime ile bişeyler anlatmaya çalışıyor...

bir türk bayan geldi birgün birşey sordu teşekkür etti ben cevap verdim;
-mersi(merci diye yazılıyor)
-döğuyen(nasıl yazıldığını bilmiyorum)
-anlamadım
-fransızca teşekkür ettiniz bende fransızca önemli değil dedim
-haaa ben fransızca bilmiyorum
-ne tesadüf bende...

ıch love ochen sizi...:)

10 Temmuz 2007 Salı

michoya mektuplar...


olmuyor... olmuyor işte...
kabuletmiyor bünyem...
onların kurallarına göre oynayamıyorum oyunu... biraz gayret gösterip kendimi zorluyorum, midem bulanıyor, bedenimden iğreniyorum, bedeni terketmek istiyorum o da olmuyor kendime anlatamıyorum, açıklayamıyorum olanları...
yok yok kötülük yapmak bile bi meziyet
ben onu bile beceremiyorum...

"güzel ve dahi"

bakın işte ben kaç tane yazı yazdım "güzel kadınlar aptal mı oluyor" diye sonunda tv de yarışmasını yaptılar; akıllı bir erkek ve yanında güzel ve aptal bir kadın, ve yarışma sürekli kadını aşağılıyor. ben kadının medya moda ve reklam dünyası tarafından kullanıldığını düşünüyordum ama bu kadar kadını aşağılayan başka bi program görmedim; siz kadınlar buna nasıl sessiz kalıyorsunuz, gerçi bunu istekli olarak yapıyorlar yine bazı kadınlar; kullanıyorlar sizi ama kullandırıyorsunuz kendinizi...

efendinizm felsefesi-3

güçsüzün yanında olmak; arkadaşlar arasında bir futbol maçı yapacaktık ama 9 kişiydik bir takım 4 kişi diğer takım 5 kişi oynayacaktı,herkes 5 kişilik takımda oynamayı istiyor bunun için kura atıyorlardı, bir tek ben gönüllü olarak 4 kişilik takıma geçtim ve maçıda dört kişiyle kazandık. maç sonunda herkes gelip beni tebrik ettiğinde anladım ki; iki kişilik oynayıp eksik olduğumuzu hissettirmeyen bendim...

bunu neden anlatıyorum kendimi övmek için değil, bir ders çıkarabilmek için. o gün o sahada yüreğiyle oynayan bir ben vardım çünkü, diğerleri 5 kişilik takımda kolay galibiyet peşindeydi. hayatta ne yaparsak yapalım yüreğimizi ortaya koymadan başarı elde edemeyiz, önce istemek lazım, sonra biraz gayret...

yer: aydıncık
tarih: ekim 1997

9 Temmuz 2007 Pazartesi

çoktaaan unuttuğumuz şarkılar...

saçlarıma rüzgar değdi elin gibi elin gibi,
o rüzgarı tanırım tenin gibi tenin gibi,

sağım yalan solum yalan
giden yalan dönen yalan
döndüm baktım dünya yalan
senin gibi senin gibi...

7 Temmuz 2007 Cumartesi

kızıl"DERE"liler...


benim hiç kovboy kemerim ve tabancamla çekilmiş fotoğrafım yok, kemerim olmadı hiç, tabanca almışlardı bana ama ben onu maddi durumu iyi olmayan bir arkadaşıma verdim. yok öyle cömertlikten yada hayırseverlikten değil, ben kovboyları sevmezdim, kızılderilileri tutardım ben hep, ki bizim orda çocuklar onlara kızıl dereli derlerdi; kızılırmak civarında yaşayan bir ırkmışlar gibi... gittim kendime ağaç dalından yay yaptım ve ucu sivri olmayan bir kaç tane ok, babaannemin tavuklarının tüylerinden alıp saçıma taktım gözlerimin altına kömür karası sürdüm, bütün arkadaşlarım kovboydu ben "sessiz haykırış" adında bir kızılderili oldum, öyle bir şarkısı vardı tam sözlerini bilmiyorum

sevdamız bir uzun bakış
sessiz sedasız haykırış,
ömrümüzün baharında geldi oturdu kış...

80'li yıllarda amerikan filmlerinden etkilenmeyen tek çocuk bendim herhalde, kızılderililerin o asil halleri beni çok etkiliyordu kartal tüylerinden başlıkları savaş boyaları, at üstünde dans eder gibi sürüşleri. inanmıyordum amerikan filmlerinde kötü adamlar olarak anlatılan bu insanların kötü olduğuna. çünkü ulu manitunun sözlerini okumuştum duvara asılmış bi çerçevede; yüzü kırış kırış bir yaşlı kızılderilinin fotoğrafının altında, "herşey çok güzeldi beyaz adam gelene kadar" diye başlayan yazıyı...

Beyaz adam
küçücüktü ilk geldiğinde
ve oturmaktan
bütün kemikleri sızlıyordu
büyük teknesinde
Beyaz adam
kızılderililerin sunduğu yiyeceklerle beslenip
topraklarına uzandığında büyüdü
bulutlar arasında
barış içinde yaşayan
manitu yerine
tapmamızı istediği de
işkence görüp
çarmıha gerilen
bir ölüydü
Beyaz adam
özgürlük adına
dev bir kadın heykeli dikti
doğu denizinin kıyısına
ve her gece
altında dans ettiğimiz yıldızları
bayrak diye tutsak etti
bir bez parçasına
Beyaz adam
özgürlük gibi adaleti de
bir kadın heykeliyle simgeledi
ama elinde terazi tutan
zavallı kadın
gözleri bağlı olduğu için
kendisine tecavüz edenin
kim olduğunu göremedi...

6 Temmuz 2007 Cuma

bazen ölmek bile parayla...


Bedava yasıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava; Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava; Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı, Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet, Esirlik bedava;
Bedava yasıyoruz, bedava
...
demiş orhan veli ama yakışıklı olmasaydı, sesi güzel olmasaydı, şansı yaver gitmeseydi, parasıda olmayacaktı. o gün o otomobilin içinde de olmayacaktı torba kavşağında kamyonun altında da kalmayacaktı; belki başka bir yerde başka bişekilde ölecekti arkasından bu kadar çok kişi ağlamayacaktı... :(

Herşey yapılabilir
Bir beyaz kağıtla
uçak örneğin, uçurtma mesela.
Altına konulabilir
Bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
Sallanan bir masanın.
Veya şiir yazılabilir
Süresi ötekilerden kısa
Bir ömür üzerine..

acım depreşir
nezaman duysam birinin erken öldüğünü,
erken ölüm diye bişey yok belki bu insanlığın çözülmeyen kördüğümü...
neden kısa oluyor bazı hayatlar diğerlerinden, dünyanın adaletsizliği burada başlıyor belki; kimi boktan bi hayatı 80 yıl yaşıyor, kimi dolu dolu 20 küsür yıl.
kimi şöyle bir geçerken uğruyor,esasında bana kalsa 30 yıl kafidir.
eski bir inanışa göre insan hayatı şöyledir: dünya yaratıldığında eşek için 50 yıl ömür biçmiş allah " sen insanların her yükünü çekecek taşıyamadıklarını taşıyacak ve hatta insanların kendilerini taşıyacaksın ve 50 yıl yaşayacaksın" demiş, eşek itiraz etmiş " allahım sen daha iyi bilirsin ama böyle bir hayat için 50 yıl fazla değilmi 30 yıl yeter demiş. maymuna sıra gelmiş ona "sen maymunluk yapacaksın güldürecek eğlendireceksin ve 30 yıl yaşayacaksın" demiş. maymun da itiraz etmiş "böyle kakara kikiri bi hayat 30 yıl çekilmez 15 yıl yeter"demiş. köpek için 20 yıl biçilmiş ömür "sen insanların evini bekleyeceksin sürülerini koruyacaksın ve önüne ne konursa onu yiyeceksin" denmiş, köpekde itiraz etmiş "böyle bi hayata 10 yıl yeter" demiş. insana gelmiş sıra " sen dünyanın en zeki yaratığı olacaksın, aklınla her şeye hükmedeceksin her canlıdan üstün olacaksın ve 20 yıl yaşayacaksın" demiş allah, insan itiraz etmiş "allahım böyle bi hayat için 20 yıl az değilmi eşeğin istemediği 30 yılı, maymunun istemediği 15 yılı, köpeğin istemediği 10 yılı bana verin" demiş.
o günden beri insanlar 20 yıl insan gibi yaşar, 30 yıl eşek gibi çalışır, 15 yıl torunlarına şebeklik eder, 10 yılda önüne ne konursa onu yiyerek yaşarmış...

4 Temmuz 2007 Çarşamba

güzel kadınlar aptal mı oluyor-2

güzel bir kadınla güllük caddesinde yürüyoruz, (bu sefer adını vermeyecem)
bana bir şeyler anlatıyor yürürken.
o sırada görme özürlü bir genç elinde beyaz bastonuyla geldi bizimkine çarptı. bizim ki sinirlendi " önüne baksana be kardeşim körmüsün nesin, elinede almış bi sopa üstüme üstüme geliyor yaaaa" dedi. herkes bize bakıyor, ben yer yarılsada içine girsem diyorum, gülsem olmayacak,kaçsam nereye kaçacam öyle kaldım orda.
bunun üzerine başka yorum yapmayacağım, ama duygu asena öldükten sonra tahtına oturan arkadaşım figen bu konuda mutlaka bir savunma içeren yorum yapacaktır; bekliyoruz bakalım...
ünlü bir türk büyüğü ne demiş: ben kadının zeki çevik ahlaklı ve güzel olanını severim :)

2 Temmuz 2007 Pazartesi

denize mi verir kaptan istifasını...

sana bu dünya için anlattıklarım hükümsüzdür,
hepsini unut.
olmuyor işte,biz iyi oldukça
çörekleniyor üzerimize kötülük.
artık hep iyi olmak yok; onların kurallarına göre oynanacak oyun.
bazen kanla sulamak gerekiyor
kötülük çiçeklerini;
ve nadasa bırakmak icapediyor,
merhamet tarlasının ötesini berisini...
sana veriyorum istifamı göz lerim de deniz;
kafamda 12 aç gümüş balığı
gitme desen beynime üşüşecekler.
sana bu dünya üzerine anlattıklarım hükümsüzdür,
hepsini unut.
kirleniyoruz hepimiz,
hem senin aklın alıyor mu?
hem mutlu olacağız
hem iyi
hem temiz...

1 Temmuz 2007 Pazar

paralel aşk...

iki rayı gibiyiz bir tren yolunun,
yakın olması neyi değiştirir son istasyonun...

iki kadeh rakı gibiyiz aynı boğaza dökülen
tam birleşmişken bir takım enzimlerle çözülen...

iki takı gibiyiz güzel bir kadının kulaklarında,
yabancıyız kendi aşkımızın sokaklarına...

iki payı gibiyiz bir elmanın,
tek teselli tebessümüdür, iki sevgilinin elinde pay olmanın...

iki sayı gibiyiz kendinden ve birden başka sayıya bölünemeyen,
yinede bir bağ var aramızda görünemeyen...