16 Nisan 2009 Perşembe

dünya derdy


dünya derbisi
bakim vallaha dünya derbisi...

annem bile, futbola dünya üzerinde en uzak olan insan annem bile bugün, tıp fakültesi hastanesinde röntgen sıramızı beklerken "bu melezoğlu önceden galatasarayda değil miydi?" diye sordu "evet" dedim "şimdi fenere geçti eski arkadaşlarına mı saldırıyor" diye ekledi... gerçekten bu dünya derbisi, annemin bile ilgisini çektiğine göre...

efendim dünyada böyle şey yok rezil olduk diyorlar, var; bu hafta inter juventus maçında zlatan ibrahimoviç rakibine vurdu, kavga çıktı... zidane 2006 dünya kupası finalinde kafa atmadımı materazziye... 2002 de roma g.saray maçında beraberliği hazmedemeyen italyan polisi futbolcularımızı joplamadımı... liverpol juventus maçında tribün çökmedimi... kavga her yerde var ama dünyanın hiç bir yerinde arkadaşları kavga ederken omuz omuza verip seyredenler yok, onlara neden kavgayı ayırmaya gitmedinizde keyifle seyrettiniz diye soran yok,

fotoğrafcılık adına güzel bir fotoğraf ama takımdaşlık adına bu iki dev klübün neden bu hallerde olduğunu gösteren kötü bi fotoğraf bu...

ve asıl suçlular; bir hafta boyunca futbolcularla yemekler yiyip, toplantılar yapan ve bu maçı ölüm kalım savaşına çeviren yöneticiler, onlara ceza vermek lazım semihin ardanın sabrinin emrelerin bi suçu yok belki biraz luganonun var suçu...

acı bir şey daha var bu hafta türkiyedeki futbol severlerin üç te ikisi için şampiyonluk yarışı yani lig bitmişitir...

9 Nisan 2009 Perşembe

çocukları hafife almayın :)


Özgürlüğün Resmi

Babası İspanya`nın en ağır siyasi cezalarının verildiği bir hapishanede mahkumdu küçük kızın. Fırsat bulduğu her hafta sonu babasını ziyaret için annesiyle birlikte hapishaneye giderdi.

Yine bir ziyarete giderken babası için çizdiği resmi yanında götürdü ancak hapishane kurallarına göre özgürlüğü çağrıştıran her türlü şeyin mahkumlara verilmesi yasaktı.

Bu sebeple kağıda çizdiği kuş resmini kabul etmemişler ve oracıkta yırtmışlardı...

Çok üzülmüştü küçük kız. Babasına söyledi bunu, o da "üzülme kızım, yine çizersin; bu sefer çizdiklerine dikkat edersin olur mu?" dedi.

Küçük kız diğer ziyaretinde babasına yeni bir resim çizip götürdü. Bu sefer kuş yerine bir ağaç ve üzerine siyah minik benekler çizmişti.
Babası keyifle resme baktı ve sordu: "Hmmm! Ne güzel bir ağaç bu! Üzerindeki benekler ne? Portakal mı?"

Küçük kız babasına eğilerek, sessizce şöyle dedi :

"Hşşşşt! O benekler ağacın içinde saklanan kuşların gözleri...

teşekkürler figen...

2 Nisan 2009 Perşembe

ispanya türkiye maçı...


kızlarla maç seyretmek;

" bu pembe yanaklı sarı saçlı ibişe bak neler yapıyo, ibişe bak az değil haaa bu... (fernando tores den bahsediyo)

"bu uzun saçlı melezin adı ne?"

"sergio ramos"

" bak bunun adını hiç unutmayacam, allahın ramonu sakatlasalar şunu be bi dahaki maçta oynamasın... yaaa bunlar topu alınca hemen bizim kaleye geliyorlar, biz çok zor gidiyoruz onların sahası dahamı uzak acabaaa"

" eeeeh be bengül bi sus maçtan sonra anlatacam ben sana hepsini..."

karatahtada misafirim var...

Seni yollarca, şehirlerce uzağından sevdim.
Seni kelimelerce, şiirlerce yakınından sevdim.
Seni dünya üzerinde
sanki ilk kez benim için kalemi alıp yazdığın mektuplarca sevdim.
Seni umutsuzca,
beklentisizce,
hayallerce sevdim uzağından...

tuğçe deniz