17 Haziran 2009 Çarşamba

bazen neyi savunduğumuz işimize geldiği gibidir...

Küçük kasabanın birinde, bir caminin tam karşısında arazisi olan adam, arazisi üzerine bir genelev inşa etmeye başlamış. İmam ve cemaat buna şiddetle itiraz etmişler, ancak mal sahibinin kendi arazisi üzerine nasıl bir iş yeri açacağına da yasal olarak karşı çıkamamışlar. Tüm cemaatin tek yapabildiği şey, imamın öncülüğünde bu genelev için hergün beddua etmekten öteye geçememiş.

İnşaat ilerlemiş ve açılışına birkaç gün kala her nasılsa şiddetli bir yıldırım düşmesi sonucu genelev yerle bir olmuş.

Caminin cemaati bu olaydan duydukları büyük memnuniyeti saklamaya gerek görmemişler, ancak genelev sahibi adam, cami imamının ve cemaatin direk veya indirek olarak bu hasardan sorumlu oldukları iddası ile camiye karşı tazminat davası açmış.

Cami imamı ve cemaat, savcılığa verdikleri savunmalarında bu konuda herhangi bir şekilde sorumlu tutulmalarına şiddetle itiraz etmişler, bu olayın kendi dualarından dolayı meydana gelmiş olabileceği iddiasını da kabul etmemişler.

Gerekli tüm belgeler tamamlanıp mahkemeye günü geldiğinde hakim dosyayı dikkatle incelemiş ve taraflara dönüp:
"Bu konuda nasıl bir hüküm verebileceğimi bilmiyorum," demiş. "Ancak dosyadaki tutanaklara bakarsak ortada tuhaf bir durum var. Taraflardan birisi duanın gücüne inanan bir genelev sahibi, diğeri ise duanın gücüne kesinlikle inanmayan bir imam ve cemaati!.."

__._,_.___

6 Haziran 2009 Cumartesi

patates bile şampiyon

bakmayın öyle ne şampiyonu olacak
zam şampiyonu :)))

patates gibi kolay yetiştirilen
bir sebze bile zam şampiyonu olduysa
bizim tarım politikamız diye bişey kalmamış
tarımı öldürmüşüz demektir.

ben ilkokuldayken
hayatbilgisi, sosyal bilgiler veya coğrafya derslerinde türkiyenin dünyada kendi kendine yetebilen dışardan hiç bir gıda alma zorunluluğu olmayan yedi ülkesinden biri olduğu anlatılırdı;

şimdi fasülyeyi bile ithalediyoruz
yazıklar olsun beee...