22 Eylül 2009 Salı

gönderilmemiş mektuplar...

kardeşim nasılsın? nasıl gidiyor hayat? beni soracak olursan diye devam ederya bu mektuplar, işte o adet yerini bulsun diye beni soracak olursan ki sormasan daha iyi;soracak olsan telefon açarsın dimi:)tekrar beni soracak olursan diye devam ediyorum; nossun yuvalanıp gidiyohhk işte dermişim, neden çorumlu ağzıyla diyorsam artık:)sen trakyalısın aslında trakya ağzıyla söylemem gerekti. ne olsun beaaaaa susaklık edeee dururuz böyle, ne kaaaa ömrümüz var okaaaa yaşarız beaaaaa. bide iç anadolu ağzıyla söyleyeyim; nöörim işte yuvarlanmışsım bi kere kaldıran olmaz. antep ağzı; nası oliiim, nası olucu bu işler bilmiiiim gidiiz işte apır sapır. ben bu işi sevdim bide karadeniz ağzı yapayım; uyyyyy yaşıyoruz da uşağum haburaya yaşamaktan başka ne işumuz vardır daaaa...

uleeeennnn sende diyorsundur şimdi "adam bir hal hatır sorma işini bu kadar uzattı bu mektubun sonu gelmez" yok yok korkma bitirivecem şimdi bunu gari:)))

kardeşim nerden çıktı bu mektup meselesi diyeceksin, anlatayım hemen; bi kız arkadaşımla mektuplaşmaya başladım çünkü o öyle bir yere gittiki telefon ve internetle haberleşmemiz mektupla haberleşmemizden daha zordu. mektuplaşmaya başladık ve bu çok hoşumuza gitmeye başladı mektup yazmak göndermek cevap beklemek o beklerken gecikmelerin heyecanı arttırması, ne güzel şeylermiş... hem mail gibi okuduktan sonra silemiyorsun, onun el yazısı var etinden kanından bir parça gibi sadece ona ait bişey, başka kimse yazamıyor onu ve mektubun içine sinmiş bazı mistik kokular herşeyi başka güzelmiş hatırladık...
şimdilerde o yazmaz oldu bana, bende bütün arkadaşlarıma yazıp cevap yazanlarla bu heyecanı yaşamaya devam etmek istedim hepsi bu işte...
bana yaz...:)bu çok mail cümlesi oldu, şöyle desem daha iyi kardeşim bana cevap yazarsan çok bahtiyar edersin beni:))))))))))))