29 Kasım 2009 Pazar

telekulak cumhuriyeti...

şaşıyorum bu millete, "aaaa hepimizi dinliyorlarmış" diye şaşırıyorlar... ne çabuk unutuyoruz, ne çabuk uyutuluyoruz,ne küçük ne balık hafızalı olduk be heeyyyy...yeni mi anladınız yeni mi öğrendiniz eshabı keyf uykunuzdan yeni mi uyandınız, evet bizi dinliyorlar,hemde çok uzun zamandır. merak etmeyiin sizin gibi uyuyanları dinlemiyorlar, kimi dinleyeceklerini iyi biliyorlar... mesele kim dinleniyorda değil kimin dinlediğinde...

ben türkiyeyi dinleyeni bilmiyorum ama istanbuldakini biliyorum;

"istanbulu dinliyorum gözlerim kapalı"
orhan veli...

kurbanınız olayım yapmayın...

belki geçen sene yine buna benzer bi yazı yazdım kurban bayramında ama bu bayramı hayvan boğazlama şenliğine çevirme saçmalığı devam ettikçede daha uzun yıllar yazacağım galiba...

anlatmak istediğim inançla ilgili değil. inançların yozlaştırılması ve asıl anlamının dışına çıkarılması...

ben usulüne uygun kesim yapmayıp hayvanlara acı çektirenlere karşıyım
ben kurban kesim yerlerinin vatandaşa bi hizmet yeri değil vatandaşı sömürme yerleri olarak kuranlara karşıyım
ben kan kokusunu duyup kaçan hayvanlara eziyet edenlere karşıyım
ben kurbanı kesip gerçek ihtiyaç sahiplerine dağıtmayıp derin dondurucuda saklayanlara karşıyım

yoksa benim kurban bayramı ile bi alıp veremediğim yok, elhamdülillah bende müslümanım...

bu bayramdan üç olay anlatacağım size şimdi

1- bayramda bir boğa neden ürktüyse nasıl kaçtıysa kaçmış, uzun kovalamalardan sonra yakalanmış ve yakalandığı yerde direğe bağlamışlar onu kovalayanlardan biri(biri bile değil insan olması imkansız o insansa ben neyim sen nesin aynı türden olamayız yaaa inanmıyorum)işte o mahluk boğa bir daha kaçmasın diye boğanın arka bacağını kesiyor evet evet bu cani çevreden gelen tepkilerden sonra hayvan acı çekmesin diye hayvanı yere bile yatırmadan boğazına bir bıçak darbesi atıyor ama hayvan hala ayakta debelenmiyor bile bir süre böyle acı içinde hayvanı seyrediyolar kan kaybından ölmesi mi bekleniyor bilemiyorum. ve sonunda tamamen kesip işi oracıkta direğe bağlı olarak bitiriyorlar.
şimdi bu kurban mı? bu ibadet mi?

2- bir fakir mahallede çocuklar çöplerden kurban artıklarını topluyorlar işkembe, ayaklar kuyruklar falan eve götürüyorlar ve anneleri çorba yapıyor onlardan... siz kurban kestiniz de ne yaptınız? fakire fukaraya dağıttınız da bu çocuklar neden çöpten artık topluyor?

3-bir babaya soruyorlar "çocuklara zararlı değilmi bu manzarayı seyrettiriyorsunuz"cevaba bakın şimdi "göstermezsem bu çocuk ilerde kurban kesmez" çocuklarıda en azından kesim ve parçalama işleminin yapıldığı yerden uzak tutalım. zamanı gelince onlarda öğrenir kurban bayramının ne demek olduğunu, sadece hayvan boğazlamak olmadığını öğrenirler, tabi önce babasına öğretmek lazım...

kurban bayramı gerçekten bayram olsun.

26 Kasım 2009 Perşembe

come...whatever are you...come...


internette dolaşan bazı mailler var. mevlananın "ne olursan ol gel" sözünü görmüş bir yabancı kadın, konyaya gelmiş, mevlananın türbesine girmek istemiş, eteği kısa başı açık diye almamışlar içeri...

mailin maksadından anladığım şu; mevlana hoşgörüsüne şimdilerde, özellikle konya civarında rastlamak zor...mevlananın torunları onun izinden sapmışlar.

doğrudur o kadının türbeye alınmaması hoş değil( tabi öyle bişey olduysa) ama o kadına sormak lazım. senin o girmek istediğin yer neresi? mevlananın ölü bedeninin olduğu mezar. o ölü bedenin sana artık bi faydası olmaz.sen onun yaşayan ruhunun peşine düş o ruhun kapısında bekleyip seni içeri almayacak kimse yok.

mevlana "ne olursan ol gel" diyor hala
gel... gel... gel ama geldiğin gibi gitme diyor
bir renk al, bir parça değiş, bir parça doğruluğa çevir yüzünü diyor
gel gel gel ama
geldiğin gibi gitme
elin boş geldin boş dönme
gel gel gel ama
geldiğin gibi gitme...

alt yazı...


- arif çocuğumuzu GORA da dünyaya getirelim mi?
- ceku balım nasıl yani çocuğumuzu GORA da dünyaya getirelim sonra alıp Dünyaya mı getirelim :))))

"gora" filminden

şimdi nerden çıktı bu alt yazı diyeceksiniz gora nerdeyse tarih oldu
şöyle ki; bir arkadaşımın doğum günü, bu vesile ile aklıma takıldı "doğum günü" dünyaya geldiğimiz gün. dünyaya geldiğimiz gün o gün mü? biz annemizin karnındayken de dünyadayız, orda gelişimimizi tamamlarkende dünyadayız
bir olayda 7 kişi ölmüş 2 si hamileymiş esasında 9 kişi ölmüş oluyor anne karnındayken bireyden bile sayılmıyor insan neden? artık anne karnında çekilen foroğraf ve videolardan albümler yapılıyor, anne bebeğine müzik dinletiyor karnında ama hamile bir insanı öldüren, iki kişiyi öldürmekten yargılanmıyor

bebeğiniz dünyaya geldi diyor hemşire
sanki daha önce ay'daydı

manchester united 0-1 beşiktaş


1993- galatasaray old trafford da 3-3 berabere kalıp manchester ı elerken alex ferguson ordaydı
1996- fenerbahçe manchester ı boliçin golüyle 1-0 yenerken alex ferguson ordaydı
2009- beşiktaş tello nun golüyle manchester ı 1-0 yenerken yine sakız çiğneyerek maçı seyreden iskoç teknik adam alex fergusondu...
1986 dan beri futbolda herşey değişti değişmeyen tek şey alex ferguson...

kimse yıllar sonra manchester yedeklerle oynamıştı demiyecek hatırlanacak tek şey olacak beşiktaş manchesterı old trafford da yendi...

ve maçtan aklımızda kalan iki ertem şener cünlesi olacak

pozisyonda topu uzaklaştırayım derken daha tehlikeli yere atan ibrahim kaş'a
"ibrahim kaş, yapayım derken göz çıkartıyordu az daha"

son dakkalarda altı pasın içinde vurulan kafa vuruşunu inanılmaz çıkartan rüştüye
"rüştüüüü aferin rüştü ellerinden öperim rüştü her yerinden öperim rüşştüüü"
ertem şener az daha " taş...dan öperim rüştü diyecekti

19 Kasım 2009 Perşembe

arjantinli şairden, neşeli bi istek üzerine:)))

Anlar

Eger,yenıden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz,sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadıgım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çokriske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doguşu izler,
Daha çok dağa tırmanır,daha çok nehirde yüzerdim.
Görmedigim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım .
Yeniden başlayabilseydim eger,yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem. yaşam budur zaten.
Anlar,sadece anlar.Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında su,şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eger ,hiçbir şey taşımazdım.
Eger yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder,güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım,bir şansım olsaydı eger.
Ama işte 85'indeyim ve biliyorumn...
ÖLÜYORUM....

Arjantin-1985

Jorge Luis Borges

12 Kasım 2009 Perşembe

andımızı tazeleyelim...

hadi bakalım!içtiğimiz andın arkasında duracağız...
ilkokul 1.sınıftan 5.sınıfa kadar her okul sabahı bir and içmiştik. şimdi bile her kelimesini hatırlıyorum ve ben andımın arkasındayım...
bugün mecliste sözüm ona demokratik açılım diye bir süreci tartışmaya açıyorlar biz bu vatanın bir santimmetresini bile vermeyi tartışmayız; çünkü biz Türküz, doğruyuz ,çalışkanız, ( türküz anadoluda yaşayan her rengimizle türküz, türkiyeliyim diyen her ferdimizle türküz... doğruyuz eğri değiliz yani, eğilmeyizde hani yedi düvel bir araya gelse... çalışkanız) küçüklerimizi koruruz büyüklerimizi sayarız ( büyük derken öyle ipleri amerikanın ellerinde kuklalardan bahsetmeyiz) varlığımız türk varlığına armağan olur( sadece armağan basit ve yalın bir armağan sonsuza kadar var ol türkiye ) ey bugünümüzü sağlayan büyük Atatürk ,açtığın yolda, gösterdiğin amaçta, hiç durmadan yürüyeceğimize and içeriz...

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE...

ben bugün bir okul bahçesinin önünden geçerken andımızı içen çocuklarla beraber andımı tazeledim haydi sizde yapın...

yılmaz özdilin yazısı...

Pireleri 20 santim derinliğinde fanusun içine koyarlar, fanusun üstünü cam ile örterler, alttan ısıtırlar... Pireler rahatsız olur, zıplar, tınk diye cama vurup, geri düşerler. Tekrar zıplarlar, nafile, gene çarparlar... Engel şeffaf olduğu için, kendilerini neyin engellediğini bir türlü anlayamazlar. Böylece, çarpa çarpa, zihinlerinde “özgürlük sınırı” oluşur.

*

Sonra?

Tavandaki camı kaldırırlar, pireleri gene aynı fanusun içine koyup, alttan ısıtırlar... Görülür ki, pireler en fazla 20 santim zıplıyor! Engel yoktur, daha yükseğe sıçramaları, özgür olma imkânları vardır ama, kafayı çarpmamak için, buna cesaret edemezler. Çünkü artık “görünmez engel” zihinlerindedir... “Yapamayız, boşuna denemeyelim” diye düşünürler.

*

“Cam tavan sendromu”dur bu.

*

Yapabileceğin...

Anca, yapabileceğini düşündüğün kadardır.

*

Örnek, zavallı “pire”dir ama...

Aslında, tüm canlıların “neyi başaramayacağını” yavaş yavaş nasıl öğrendiğini kanıtlar.

*

E hayat da bi laboratuvar.

Bu nedenle görünmez engeller konur, çabalar engellenir, kafayı kaldıranın kafasına vurulur, böylece yavaş yavaş, “Yapamayız, hiç boşuna denemeyelim” düşüncesi hâkim olur.

*

Ve, dünkü Anıtkabir izdihamı, çoluk çocuk, onurlu bir milletin, kendisine “pire” muamelesi yapılmasına isyanıdır... Dünkü 9’u 5 geçe, tüm yurtta, değil kafamıza cam tavan, ayağımıza pranga vursan, gene de “pire” olmaya niyetimiz olmadığının kanıtıdır.

*

Ve, sinsi sinsi üstümüzü örtmeye çalışan laborant arkadaş, seni pirelendirmek istemem ama...

Bu millet, zor zamanda ayağını yorganına göre uzatır, büzüştü sanırsın, fark etti ki pire var, o yorganı yakar, haberin olsun.

10 Kasım 2009 Salı

10 kasım


yabancılar bu manzarayı görünce çok şaşırıyorlar, çünkü dünya üzerinde başka bir yerde başka bir kişiye böyle saygı gösterisi görülmüş değil...

7 Kasım 2009 Cumartesi

hüzün...


HÜZÜN
hayatın yarısıdır
paylaşacak biri varsa arkanda,
yanında...

ATAM...


ilkokulda anlamına tam varamadığız halde, öğretmenlerimiz söyle dediği için söylediğimiz gibi değil;
çok samimi olarak ATAM sen kalkta ben yatam...

orta okulda bana gol pası verdiğinde daha bi sevmiştim seni, daha bi ilgilendim o günden sonra. okulun ön bahçesinde top oynamak yasak olduğu halde, biz futbol oynuyorduk o gün. müdürün herhalde çok işi vardı bize bağırıp çağırıp arka bahçeye göndermemişti. rakip takımdan biri topa vurdu, top okulun önündeki atatürk büstününe doğru gitti; Atatürkün alnına çarpıp benim önüme düştü. vurdum gol oldu:)))

asist atamdan geldi nasıl gol olmasın, şiir gibi bir pasdı, ordularım ilk hedefiniz akdeniz der gibiydi:)))))

sonra büste doğru koştum, bir asker selamı verip atatürke sarıldım...
işte o an

duvar...


her şairin bir takıntısı vardır; her şiirinde, olur olmaz bir yerinde karşınıza çıkacak diye beklediğiniz. kız kulesi mesela, dağlar, otlu peynir, memleket, aşk gibi.

benimde bi duvarım var

hüzünlensem ağlasam üzerindeyim,
gülsem eğlensem üzerindeyim,
bir kuş olsam gelir, konar, üzerindeyim
bir bulut olsam
yüklenip yağsam
damla damla düşer üzerindeyim...

6 Kasım 2009 Cuma

Türkkuşu ile 6 kasım...

-6 kasım günün kutlu olsun
-6 kasım ne günü lan?
-6-0 günü
-Bu onuru hak edecek ne yaptık biz yaaaa
-Ne onuru
-Dünya üzerinde sizden başka hiç bir takım yok ki; bir takımı yendiği günün seneyi devriyesini hiç aksatmadan kutlasın.Yani bu müthiş bişey, mesela Bursaspor bizi 5-0 yendiği günü hersene kutlamıyor, pendikspor sizi Türkiye kupasından elediği günü her sene kutlamıyor, Beşiktaş Barcelona’yı 3-0 yendiği maçı hersene kutlamıyor, biz sizi 7 kişiyle 7-0 yendiğimiz maçın yıldönümünü kutlamıyoruz ama siz bizi her sene 6 kasım da bu onurla şereflendiriyorsunuz:))) Bu bizim büyüklüğümüzdür; onur duydum sağ ol…
Küçükken bi hayalim vardı biz Avrupa kupalarında Avrupa’nın büyük takımlarından birini yenince sokaklarda saatlerce kutlar eğlenirdik; ben hep içimden geçirirdim acaba bi gün bir takım bizi yenince böyle saatlerce kutlayıp konvoylar yapacaklar mı diye; 2000 senesinde biz avrupada finale koşarken ali samiyende fenerbahçeye 1-0 yenildik ve hayalim gerçek olmuştu saatlerce kutladınız o galibiyeti günlerce lafı edildi. Ama bu 6 kasım kutlaması benim hayal bile edemediğim bir şeydi çünkü dünyada eşi yok teşekkürler Fenerbahçeli arkadaşlar…TEŞEKKÜRLER:))))))

NASILSIN

-Nasılsın
-Maçın son dakikası, rakip takımın son şansı, biri pas verse gol olma ihtimali yüksek olan bir pozisyonda 30 metreden dış falso vererek şut atıyor, top kaleye doğru uzadıkça dışarı doğru yol alıyor. Ben her ihtimale karşı o köşeye doğru uçuyorum. Defanstaki arkadaşım topun nereye gittiğini göremediği için topu engellemek istiyor ve kafasını uzatıyor ama sadece topa yön değiştiriyor ve ben ters köşeye yatıyorum işte böyle kötü durumdayım…
-Ne?
-Pardon!sana ağır geldi, iyi değilim işte…
-ATEŞİN Mİ ÇIKTI GENE SENİN...

2 Kasım 2009 Pazartesi

fizana gitti kardeşim...


eskiler her uzaağa giden için fizana gitti derlerdi yada bir yerin ne kadar uzak olduğunu anlatmak için fizan kadar uzak derlerdi...

şimdi öğrendim fizan neresiymiş
libya çöllerinin en ulaşılmaz yeriymiş
kardeşim fizanda
şimdi öğrendim uzak ne demek miş
şimdi öğrendim...
uzak ne demek miş...