30 Mart 2009 Pazartesi

seçim notları (antalya)


seçimlerden çıkan ilginçsonuçlar var

1 dedim dimi sivasta bbp kazandı, muhsin yazıcıoğluna uğurlama, saygı duruşu gibi bir şey oldu...

2 antalya bir dönem aradan sonra chp ye geri döndü, halbuki menderes türel çok iyi işler yapmıştı, ama hizmet vermek seçilmeye yetmiyor demek ki...

3 saadet partisi çıkışa geçti, anap yokoldu, dp kıpırdadı...

4 yüzde sekseni dtp'li yani pkk lı olan van hakkari ve diyarbakıra atom bombası atalım diyenler var

5 tunceliler beyaz eşyaya bile satmadılar yine dtp kazandı...

6 yerel seçimleri izleyenleri izledim genel seçimmiş gibi yorumlar yapıp o şekilde oy kullandılar

29 Mart 2009 Pazar

izmir notları...


seçim günü izmirdeydim sonuçlar açıklandığında herkes sokaklara döküldü 10.yıl marşı eşliğinde ellerde bayraklar ve atatürk posterleri ile chp nin izmir zaferini kutluyorlardı, konvoylar falan yaptılar. bu kadar sonucu belli olan bir şehir için fazla abartı geldi bana ki kazanılmış bi zaferde yoktu türkiye genelinde...

izmirde seçim manzaraları tek renkti ama ben asıl sukut-u hayale başka konuda uğradım... izmirin kızları meşhurdur anlatırlardı hep, ben hiç sıradışı bi güzellik görmedim neler hayal ettiysem artık :)

28 Mart 2009 Cumartesi

şirince notları...


şirince izmirin çok güzel şirin ve turistik bir köyü
orada seçimlerden zerre iz yok tek dertleri var gelenlere şarap ve zeytin yağı satmakve hediyelik eşya :)

seçimin uğramadığı yer şirincede yaşamak isterdim vallaha...

koyun kim?

oy kullanmıyorum diye koyun diyor bana,
iktidara oyverenler için de
bu ülkenin yüzde 47 si cahil diyorlar,
bilmem kime bilmem ne diyorlar.
bilmiyorum ne hakla?

bende diyorumki
meeeeeeee
meeeeee
bana bi isim verde koyunluktan kurtulayım,
CEVAP: İktidara vermede kime verirsen ver

tamamda bir isim ver adam gibi adam de ona oy vereyim
CEVAP: yok öyle bi isim ama kötünün iyisini seç

şimdi sen kötü olduğunu bile bile birilerinin peşinden gideceksin
ben kimsenin güdümüne girmeyeceğim
ama koyun ben olacağım

söyleyin koyun kim oluyo şimdi...

dip not: koyunlar bir lider seçerler ve o nereye giderse sorgusuz sualsiz takip ederler :)

dip not 2: CHP AÇILIMI: (C)enabı (H)akkın (P)artisi
yalanmı çarşaf açılımı var, kurankursu açılımı var, şeyh üyesi var :)

27 Mart 2009 Cuma

ölmek ne kolay bu ülkede...


bbp genel başkanının helikopteri düşüyor, kazadan sonra kazazedelerden biri ile 20 dakika konuşuluyor konuşmalardan anlaşılan hepsi yaşıyor, ama yerleri tesbit edilemiyor ve kazazedeler donarak ölüyor...

muhsin yazıcıoğlu ve beş arkadaşı seçime bir kaç gün kala hayatlarını kaybediyor...
ve şuraya yazıyorum, yani tahmin ediyorum sırf bu yüzden bbp ye oy verenler çoğalacak
abartı olmayacak ama sağlığında ona oy vermeyenler şimdi arkasından bir tür ağıt yakacak sandık başında...

24 Mart 2009 Salı

çorlu notları...


seçim üzerine oldukça az kirlilik vardı bu şehir gibi ilçede, insanların gözüne sokulmamış seçim bayrakları ve çokda ilgilenmiyorlar galiba kimin gelip gelmeyeceğine...

22 Mart 2009 Pazar

istanbul notları...


istanbulda seçim telaşıda diğer illerdekinden kat kat fazla yaşanıyor, herşeyi abartı yaşayan şehir istanbul... üsküdarda bir caddede yürürken seçim bayraklarının sıklığından gökyüzünü göremiyordum... çektiğim her kare fotoğrafta bi seçim afişi bayrağı vardı, sadece kız kulesine dokunamamışlar.

galata kulesine çıktım istanbul kanatlarımın altındaydı ben bulutlara yakın olduğumdan olacak uçuyor gibiydim...

19 Mart 2009 Perşembe

beni anlamadınya, beni anlama dünya...

okuma yazma oranı yüksek
okuma alışkanlığı az
ve okuduğunu anlama oranı çok zayıf güzel ülkemde.

ve anlatılanı anlatıldığı gibi anlama oranı
yok denecek kadar etkisiz,

ben ne anlatırsam anlatayım
siz anlamak istediğiniz gibi anlayacaksınız...

16 Mart 2009 Pazartesi

ilkbahar geldi...


antalyada ilk baharın ilk günleri,
ve bir günün son saniyeleri...

dil yarası...

arkadaşlar
hala durumun farkında değiliz
şaka sanıyoruz, ciddiye almıyoruz
ama dilimizi unutuyoruz artık türkçe konuşurken hep araya
ingilizce kelimeler sokuyoruz

geçenlerde almanyada okul baskını oldu
ve genç nesilden türklere mikrofon uzattılar
ve iki kelime türkçe konuşamayan türklerin durumunu, olayın vehametinin üstüne ekleyerek seyrettim... yetişkinlerde konuşuyor ama şöyle

" saat 12 di mittag pause vardı" öğle paydosu demek istiyor... onlar almanyada yaşıyor demeyin,türkiyedekilerin durumu farklımı...

ben 3 dil biliyorum kendi çapımda, her dili konuşurken hiç başka dilden kelime katmıyorum,yani rusca konuşurken ingilizce yada almanca kelime eklemiyorum cümleme
türkçe konuşurkende diğer dilleri katmıyorum, beyinde her dil için ayrı bir bölge var, karışmasını istemezseniz karışmaz.
ingilizce konuşacaksanız konuşun ama bir cümleye
türkçe başlayıp ingilizce bitirmek ne manadır çözemedim...

tv de sunucu diyorki,
"bu fotoğrafı bilgisayarınıza wallpaper yapabilirsiniz"
duvar kağıdı demek aklına gelmiyor kadının, önce ingilizcesi geliyor
konuşma sırasında türkçe kelimeleri unutup ingilizce düşünmeye başlıyorsak

o dili unutuyoruz demektir

o dediğim dil de ana dilimiz oluyor...

sadece türkçe de değil, unesco açıkladı dünya üzerinde unutulma tehlikesi yaşayan diller listesini; aralarında çerkesce de var...

türkiyede kürtlerin bile birbirini anlamadığı kürtçe için tv ler açılıyor her türlü yaygara koparılıyor... bakın bir kaç örnek vereyim bi kere kürtçe diye bir dil yok küçücük bölgede birbiriyle alakası olmayan 12 adet konuşulan kürtçe var... yılmaz erdoğana bir üniversitede panelde soru soruyorlar "ne zaman anadilinizde bir eser yazacaksınız" cevap şöyle " anadilime, yazı yazacak kadar hakim değilim" ...başka bir ilde stand-up dedikleri ayakta tek kişilik gösteri yapan bir adam kürtçe yapıyor gösterisini, kimse kendisine gülmeyince gösterisine türkçe devam ediyor... ansiklopediyi açın bakın kürtçenin karşısında şöyle yazıyor: kuzey mezapotamyada halkların konuştuğu bozuk farsca bir dil...

ben trt şeş açılımı yapılınca(ki şeş farscada da altı demek)bir de ,unesco'nun tehlike altındaki diller listesini görünce, düşündüm

bizde trt "yi" istiyoruz
trt 7 yi istiyoruz yani...
çerkes tv den bahsettiğim herkes bana şunu söyledi
sizde mi vatan hayinliğine başlıyorsunuz?
trt şeş'in anlamı bu demek ki...

dil kültürdür
dil zenginliktir
dil güzel bişeydir güzel amaçlara kullanılırsa...

14 Mart 2009 Cumartesi

asıl bilinçsizlik bu bence...


tv de görüyorum, eğlence mekanlarında, içkili yerlerde ellerde kadehler, dans ederek onuncu yıl marşı söyleniyor...

yahuu onuncu yıl marşı yazılana kadar
bu milletin anası ağladı be heeeey
kendinize gelin artık

hoş aralarında onuncu yıl marşını kenan doğulu şarkısı zannedenler bile olabilir
beklerim yaniiii..

çanakkale hakkında bilmedikleriniz...


Aç ve perişan halkın dişinden tırnağından artırarak devletine kazandırmak
istediği ve parası peşin ödenmiş iki savaş gemimize İngilizlerin göz göre
el koyduğunu, tüm ültimatomlarımıza rağmen paramızı geri ödemediklerini ve
bu gemilere daha sonra askerlerini doldurarak Çanakkale'ye yolladıklarını
________________________________


Enver Paşa'nın Alman hayranlığının bize 500 bin vatan evladına ve bir
imparatorluğun tasfiyesine neden olduğunu, Almanlarla yapılan gizli
anlaşmanın kabinedeki bakanlardan bile gizlendiğini, aradan yüz yıl
geçmesine rağmen yabancı hayranlığı hastalığımızın geçmediğini, sadece
hayran olunanların değiştiğini
________________________________


Sultan Abdülhamid'in olayları kırk yıl önceden görerek Çanakkale'deki
tabyaları güçlendirdiğini ve elden geçirdiğini, Bazı yeni tabyaları inşa
ettirdiğini, O'nun yaptığı çalışmaların belki de savaşın seyrini değiştirdiğini
________________________________


İngilizlerin daha savaş ilan edilmeden Seddülbahir'i bombaladıklarını ve 86 şehit verdiğimizi
________________________________


Avustralya'nın ve Yeni Zelanda'nın gençlerinin "Avrupa'yı Almanlardan
kurtarmak ve Avrupa'nın özgür kalmasını sağlamak" propagandasıyla
toplandığını, Bu gençlerin daha önce Gelibolu denilen yerin adını bile
duymadıklarını
________________________________


İkinci çıkarma için savaşa giden bir Avustralya askerine nereye gittiğini
soran bir yaşlı adama "Türkler buraya gelip yerleşecekler, onları öldürmeye
gidiyoruz" dediğini, bu söz üzerine yaşlı adamın binlerce kilometrekarelik
çöle doğru baktığını ve "Eee gelsinler ne olacak ki burada yer
çok" dediğini



Bu makale, teknolojinin her şeyi çözeceğine inanan teknoloji budalalarına ithaf edilmiştir)

Aç ve perişan halkın dişinden tırnağından artırarak devletine kazandırmak
istediği ve parası peşin ödenmiş iki savaş gemimize İngilizlerin göz göre
el koyduğunu, tüm ültimatomlarımıza rağmen paramızı geri ödemediklerini ve
bu gemilere daha sonra askerlerini doldurarak Çanakkale'ye yolladıklarını
________________________________


Enver Paşa'nın Alman hayranlığının bize 500 bin vatan evladına ve bir
imparatorluğun tasfiyesine neden olduğunu, Almanlarla yapılan gizli
anlaşmanın kabinedeki bakanlardan bile gizlendiğini, aradan yüz yıl
geçmesine rağmen yabancı hayranlığı hastalığımızın geçmediğini, sadece
hayran olunanların değiştiğini
________________________________


Sultan Abdülhamid'in olayları kırk yıl önceden görerek Çanakkale'deki
tabyaları güçlendirdiğini ve elden geçirdiğini, Bazı yeni tabyaları inşa
ettirdiğini, O'nun yaptığı çalışmaların belki de savaşın seyrini değiştirdiğini
________________________________


İngilizlerin daha savaş ilan edilmeden Seddülbahir'i bombaladıklarını ve 86 şehit verdiğimizi
________________________________


Avustralya'nın ve Yeni Zelanda'nın gençlerinin "Avrupa'yı Almanlardan
kurtarmak ve Avrupa'nın özgür kalmasını sağlamak" propagandasıyla
toplandığını, Bu gençlerin daha önce Gelibolu denilen yerin adını bile
duymadıklarını
______________________



İkinci çıkarma için savaşa giden bir Avustralya askerine nereye gittiğini
soran bir yaşlı adama "Türkler buraya gelip yerleşecekler, onları öldürmeye
gidiyoruz" dediğini, bu söz üzerine yaşlı adamın binlerce kilometrekarelik
çöle doğru baktığını ve "Eee gelsinler ne olacak ki burada yer
çok" dediğini
________________________________


Padişahın "Cihad" ilanını duyan ve Avustralya'da yaşayan iki zenci
müslümanın, Türklerle savaşa giden birliğe ateş açtığını ve orada şehit edildiklerini, Orada bulunan ve olayı yaşayan Avustralyalıların bu olayın nedenini uzun süre anlayamadıklarını
________________________________


İngiliz-Fransız donanmasının Gelibolu öncesi 200 yıldır hiç yenilmediğini,
dünyanın gelmiş geçmiş en iyi donanması olarak bilindiğini, bu donanmanın
bayraklarını gören Türklerin topukları yağlayıp kaçacaklarını düşündüklerini, daha da trajik olanı bu düşünceye saplantı derecesinde inandıklarını
________________________________


İngiliz-Fransız donanmasının seksen parça gemiyle boğaza saldırdığını,
gemilerden birinin adının "Agamemnon" olduğunu, Agamemnon'un binlerce yıl
önce Truva'ya saldıran Yunan ordusunun kalleşçe yöntemler kullanan
komutanının adı olduğunu
________________________________


Agamemnon'un yaşadığı topraklarda doğmasına rağmen kanının son damlasına
kadar Türk olan ve kendisini Anadolulu hisseden Mustafa KEMAL'in Çanakkale
zaferi sonrası öldürülen Truva kahramanını "Hektor'un İntikamını Aldık"
diyerek unutmadığımızı ve Truvalıların bizim için ne anlama geldiğini en
güzel şekilde ifade ettiğini


__________
________________________________


İngilizlerin sabah saatlerinde girdikleri boğazı ellerini kollarını
sallayarak, canlarının istediği her yeri bombalayarak geçebileceklerini
zannettiklerini, Akşam beş çayını Marmara denizinin ortasında içmeyi
planladıklarını, İstanbul üzerine bahisler
kurduklarını
________________________________


Şair deyince insanların aklına terbiye, iman ve insanlık sahibi yüce
kişiliklerin geldiği (Mehmet Akif ERSOY gibi), İngiliz şairlerin de –hem
de yüksek ideallerle- savaşa katıldığını, bu ideallerini günlüklerinde
"Lokum ve halıları yağmalamak, Ayasofya'nın çinilerini sökmek, İstanbul'un
en güzel lokantalarında balık yemek" olarak yazdıklarını
________________________________


Yüzlerce yıl Osmanlının ekmeğini yemiş olan ve Osmanlıdan sadece saygı ve hoşgörü görmüş olan gayr-i müslimlerin, İngiliz-Fransız donanmasının gelmekte olduğunu haber alınca İstanbul'da sevinç gösterileri yaptığını
________________________________


Bu tehlikeli gelişmeler karşısında devleti yönetenlerin başkenti
Eskişehir'e taşımayı düşündüğünü, hatta gerekli binaların ayarlandığını,
gitmesi için teklif götürülen devrik Sultan Abdülhamid'in bu teklife
şiddetle karşı çıktığını, "Biz İstanbul'u alırken Bizans İmparatoru kanının
son damlasına kadar savaştı ve öldü Ben ondan daha mı az şerefliyim!
Gelirlerse burada savaşır ve ölürüz" dediğini, bu sözler üzerine payitahtın
utandığını ve İstanbul'da kalmaya karar verdiğini, Direkten dönen bu
düşüncesizliğin belki de askerimiz üzerinde korkunç bir moral çöküntü
yaratmış olabileceğini
________________________________


Osmanlı Devletinin elinde sadece 26 deniz mayını kaldığını, Nusret (Yardım)
gemimizin kaptanının (Tophaneli Hakkı Binbaşı ) mayınları nereye ve ne zaman
bırakması gerektiğini bir gece önce rüyasında bir yüce kişi tarafından
kendisine bildirildiğini, Bu mayınların hiç akla gelmeyecek biçimde
Ertuğrul koyunda kıyıya paralel olarak döküldüğünü, İngilizlerin boğazı
defalarca dikine kontrol etmelerine rağmen bu mayınları tespit
edemediklerini çünkü Nusret'in bu mayınları son mayın kontrolünden sonra
sabaha karşı bıraktığını
________________________________


Donanma boğazı geçmeye başladığında düşük top menzilli Fransız gemilerinin
taktik gereği tabyalarımızı şaşırtmak için öncü atışlar yaptıklarını daha
sonra arkalarından gelen uzun menzilli İngiliz gemilerine yol açmak için
kenara kaydıkları Bu kayma esnasında kıyıya paralel yerleştirilen
mayınlara çarptıklarını, büyük bir panik yaşandığını, ortalığın
karıştığını, gemilerin birbirine girdiğini, 200 yıldır yenilmeyen dünyanın
en büyük donanmasının iki saatte dağıldığını Türklerin batan düşman gemilerindeki savunmasız askerlere ateş etmeyi bıraktıklarını ve diğer gemilere ateş ettiklerini Bunu gören İngiliz komutanlarının –muhtemelen kendileri
tersini yapmış olacakları için- olaya bir anlam veremediklerini Her
fırsatta bize insan hakları, medeniyet, modernite tokatları patlatanların
o gün aldıkları bu insanlık dersi karşısında şok geçirdiklerini
________________________________


Edremitli Seyit Onbaşının, Topun ağzına mermi süren vinç tesisatı
bombardımanda kullanılamaz hale gelince "Ya Allah Bismillah" diyerek üç
tane 275 kiloluk mermiyi tek başına arka arkaya kaldırarak yatağa sürdüğünü
ve ateşlediğini, bu işlemi yapabilmesi için her defasına üç basamaklı metal
bir merdivenden çıkması gerektiğini, üçüncü atışta İngilizlerin "Ocean"
zırhlısının dümenini parçaladığını, dümeni kırılan "Ocean"ın sarhoş bir
serseri gibi mayınlara sürüklendiğini bir mayına çarparak havaya uçtuğunu ve yirmi dakika içinde battığını
________________________________


Bu olayın ertesinde bölük komutanının Seyit Onbaşıyı çağırttığını, aynı
mermiyi kaldırmasını istediğini ancak Seyit Onbaşının bunu
başaramadığını Bunun üzerine Komutanın "Bu merminin tahtadan bir
maketini getirsinler, Bu yiğidin fotoğrafını çeksinler" diye emir
verdiğini, Bu fotoğrafın hepimizin çok iyi bildiği ve Seyit Onbaşının
günümüze ulaşan tek fotoğrafı olduğunu
________________________________


Cumhuriyet kurulduktan çok sonra Mustafa KEMAL'in Edremit'i ziyareti
sırasında Seyit Onbaşıyı sorduğunu ve Kaymakam dahil kimsenin
bilmediğini Kaymakamın Seyit Onbaşı'yı Mustafa KEMAL'in huzuruna
çıkarmadan önce kılığını beğenmeyip, tıraş ettirip takım elbise
giydirdiğini, bu olayın Mustafa KEMAL'i derinden yaraladığını Kaymakam
dahil orada bulunan herkesi azarladığını Seyit Onbaşının ölene kadar ormancılık yaparak sefalet içinde perişan yaşadığını
________________________________


Nusret Mayın gemisinin yakın zamana kadar Mersin'de demirli olduğunu ve
ömrü dolduğu için jilet yapılmasının planlandığını, sırf bu ihtimalin bile
Türk Milleti adına yüz kızartıcı bir utanç levhası olarak kalacağını,
birkaç vatanseverin çırpınışıyla şimdilik bu olayın durdurulduğunu
____________________________________


İngilizlerin 18 Mart faciasının suçlusu olarak mayın
taramacıları sorumlu tuttuğunu, Hepsinin kurşuna dizdirildiğini, savaş bittikten yıllar sonra her iki ordu arşivleri açıklanıp gerçekler öğrenilince bu askerlerin
ailelerinden özür dilendiğini, tazminat ödendiğini, iade-i itibar
yapıldığını ve şerefli birer asker olarak öldüklerini ilan ettiklerini
________________________________


İngiliz-Fransız ortaklığının boğazı donanmayla geçemeyeceklerini anlayınca
onlara geçit vermeyen Türk topçularını arkadan ele geçirerek temizlemek için çıkarma harekatı yapmaya karar verdiklerini, bunun için Mısır'da piramitlerin dibinde, sömürgelerinden getirdikleri on binlerce askeri toplayıp "Nasıl olsa orada
Türklerle işimiz çok kolay olacak" diyerek bu askerlere baştan savma bir
eğitim verdiklerini, Burada toplanan askerlerin 16 farklı ülkeden
geldiğini, Aralarında Müslümanların bile olduğunu, daha sonra bu askerlerin
savaş esnasında kandırıldıklarını anlayıp taraf değiştirdiklerini, Burada
toplanan askerlerin büyük çoğunluğunun çapulcular gibi davrandığını, kahire
sokaklarında yapmadıkları rezilliğin kalmadığını
________________________________


Mısırda toplanan askerlerin kayıtlarını tutan bir katibin sürekli
"Australia and New Zealand Army Company/ Avustralya ve Yeni Zelanda Ordu
Birliği" yazmaktan sıkıldığını pratik bir çözüm olarak bu kelimelerin baş
harflerini alarak ANZAC kısaltmasını bulduğunu, bu kısaltmanın dünya tarihine geçtiğini
________________________________


İngilizlerin çıkarma harekatını ellerine yüzlerine bulaştırdıklarını,
akıntı ve hava durumu dahil yaptıkları hiçbir hesabın tutmadığını,
aralıklarla çıkmaları gereken geniş kumsala değil, dar bir koya ve
kalabalık bir şekilde çıkmak zorunda kaldıklarını, karşılarında ise Ezineli
Yahya Çavuş ve 62 kişilik takımı dışında hiçbir birliğimizin olmadığını
________________________________


Türk ordusunun başındaki Alman Liman Von Sanders Paşa'nın çıkarma beklenen
bölgeleri kasıtlı olarak yanlış hesapladığı, İngilizleri ve Türkleri
olabildiğince birbirine kırdırarak İngilizlerin dikkatini bu bölgeye
çekmeyi, bu sayede Avrupa'da savaşan Alman askerlerinin karşısında daha
zayıf bir askeri güç olmasını ve Alman birliklerini rahatlatmayı
amaçladığını, bu gizli hesabın her iki taraftan da 500 bin cana mal
olduğunu, bunun ispatlanamamış bir iddia olduğunu, Tüm savaş boyunca Liman Paşanın hiçbir askeri tahmininin tutmadığını, aradan yüz yıl geçmesine rağmen bu şüphenin hala kafaları kemirdiğini
________________________________


Çanakkale savaşlarındaki en büyük askeri dehaların Mustafa KEMAL ve Esat
Paşa olduğunu, düşmanın her hamlesini doğru tahmin ettiklerini, yaptıkları
kritik hamleler ve aldıkları cesur kararlarla savaşın seyrini
değiştirdiklerini, gelişen olaylar neticesinde askerlerinin de yüksek
güvenini ve hayranlıklarını kazandıklarını, bir işaretleriyle
emrindekilerin hiç düşünmeden ölüme koştuklarını İngiliz ve Fransız
Kurmaylarının bu kadar zor şartlarda çarpışan Türk ordusunun bu kadar
akıllıca sevk ve idare edilebilmesine anlayamadıklarını, Zaten onların tüm
savaş boyunca olan biten hiçbir şeyi anlayamadıklarını

________________________________


Çıkarma beklenmediği için küçük bir takımdan başka hiçbir askeri birliğin
bulunmadığı koya çıkan 4000 İngiliz askerine Yahya Çavuş ve arkadaşlarının
eski tip piyade tüfekleriyle 18 saat boyunca karşı koyduğunu, mermi israfı
yapmamak için asla tek dolaşan hedeflere ateş edilmediğini, neredeyse
hiçbir mermi israfının yapılmadığını, adamların orada çakılı kaldığını, bir
santimetre ilerleyemediklerini, takım komutanlarının üstlerine
telsizlerinden verdikleri raporlarda karşılarında kalabalık bir makineli
tüfek (!) birliğinin bulunduğunu bildirdiklerini, dışarıdaki kıyımı gören
İngiliz askerlerinin çıkmak istemediklerini bunun üzerine komutanlarının
onlara arkalarında ateş ederek zorla savaşmaya gönderdiklerini Havadan
savaşın seyrini takip etmekle görevli bir İngiliz pırpır uçağının pilotunun
kıyıdan 50 m kadar açığa kadar denizin kıpkırmızı kan ile dolduğunu
gördüğünü, bunun hayatında gördüğü en korkunç şey olduğunu söylediğini ve
muhtemelen aklını oynattığını
________________________________


Ezineli Yahya Çavuş ve arkadaşlarının hepsinin orada şehit olduğunu Bu
çarpışma ve şehadetin belki de savaşı kurtardığını, bu bölgeye çıkarma
yapıldığını haber alan diğer birliklerin bölgeye yetişmesi için gereken
zamanın kanla kazanıldığını
________________________________


Bir bölgeye çıkarma yapan 2000 kişilik İngiliz ve Fransız bölüğünün o
bölgede bulunan selvi ağaçlarını Türk birliği sandıklarını, hepsinin
kaçarak bölgeyi terk ettiklerini, bu olayın yıllar sonra kendi
raporlarından ve yazılı kaynaklarından öğrendiğimizi, kimsenin nasıl olup
ta 2000 kişinin aynı anda hayaller gördüğünü açıklayamadığını
________________________________


Tüm çıkarma harekatı boyunca İngilizlerin yılan gibi sinsice davranmaya
çalıştıklarını, Başta Anzak birlikleri olmak üzere diğer tüm sömürge
askerlerini hep kendilerine kalkan olarak kullandıklarını Ölümün kesin
olduğu taarruzlarda öncü siper birlikleri olarak hep bu askerlerin kullanıldığını Mel GIBSON'un gençlik yıllarında başrol oynadığı "Gallipoli" adlı sinema filminde bu
konuya inceden göndermeler yapıldığını
________________________________


İngilizlerin tüm savaş boyunca hata üstüne hata yaptıklarını, *****ca
kararlar aldıklarını, emir-komuta zincirlerinde sürekli kopukluklar
olduğunu, verilen önemli emirlerin asla yerine ulaşmadığını, kimden
geldiği belli olmayan emirlerle önemli stratejik hatalar yaptıklarını,
mevzi ve can kaybının bu nedenle çok artığını, İngiliz savaş kaynaklarında,
askerlerin anılarında ve araştırma eserlerinde bunun gibi yüzlerce olay
yaşandığını
________________________________


Gelibolu siper savaşlarının tarihin gördüğü en acıklı savaş olduğunu,
on binlerce askerin savaştığı düşman askerini bir kere bile göremeden can
verdiğini, İngilizlerin tokat üstüne tokat yedikçe Türk siperlerine kurşun
yağdırır gibi bombalar yağdırdıklarını, kolların bacakların havalarda uçtuğunu,
yerin altının ve üstünün sürekli yer değiştirdiğini, her defasına "Tamam
bu sefer canlı Türk bırakmadık" diyerek saldırıya geçtiklerini, her
defasında Allah'tan başka sığınacak hiçbir şeyleri kalmamış Mehmetlerin
kabus gibi tekrar tekrar karşılarına çıktığını
________________________________


Savaş istatistiklerine göre bir m2'ye 6000 mermi düştüğünü, bu oranın dünya
savaş tarihinin en yüksek oranı olduğunu Havada iki merminin çarpışma
ihtimalinin 600 milyonda bir olduğunu, bu çarpışan mermilerden Çanakkale'de
onlarca bulunduğunu Savaş Gazilerinin "Cehennem diye bir yer vardır
Biz orayı gördük" dediklerini
________________________________


Galatasaray Sultanisi (Lisesi) öğrencilerinin okul sıralarını bırakarak
cepheye koştuklarını, 15-16 yaşlarındaki bu fidanların hepsinin tek bir
saldırıda İngiliz makinelisi ile biçildiğini, Olayı
gören bir Türk askerinin yıllarca ağzını bıçak açmadığını ve ne zaman
Çanakkale'den bahsedilse hüngür hüngür ağladığını
________________________________


Darü'l Fünun'un tüm son sınıf öğrencileri şehit olduğu için o sene hiç mezun
vermediğini
________________________________


Gömülemeyen ölülerin on binleri bulduğunu, ortalığın kokundan ve sineklerden
geçilmediği, domuzun bile yaşamayacağı şartlarda askerlerin savaştığını,
ilk ateşkesin dostluk gösterisi değil, şartların her iki taraf için de
artık kaldırılamayacak kadar ağırlaştığı için zorunlu olarak alındığını
İki tarafın askerlerinin o gün arkadaşlık yaptıklarını, birbirlerine
cigara, yiyecek ve tespih, yüzük, rütbe gibi ufak tefek hediyeler
verdiklerini, bu manzarayı gören bir Türk Subayının "gören insanın
zalimleşeceğini, bir zaliminde insanlaşacağını" ifade ettiğini
________________________________


Ortalığı basan sinekler yüzünden hiçbir yiyecek maddesinin birkaç tane
sinek yutmadan yenilemeyeceğini, Salgın hastalıkların da savaş kadar can
aldığını, bir İngiliz askerinin hasta arkadaşını büyük abdestini yapmak
için tuvalet çukuruna girerken gördüğünü, oradan çıkmayınca çukura
koştuğunu, hasta askerin bayılarak pisliklere batmış olduğunu,
arkadaşlarının ise onu yukarı çekemeyecek kadar güçsüz kalmış olduklarını,
bu hasta askerin kendi pisliğinde boğularak can verdiğini Çanakkale
savaşlarına daha önce hiç bilinmeyen zeka ürünü hileler ve aldatmacalara
başvurulduğunu, Türklerin soba borularından top bataryaları yaptığını ve bu
şaşırtmacanın işimize çok yaradığını, askerlerin Tahta düzenekler yaparak
siperden hiç çıkmadan tüfek atışı yapabildiklerini, bomba fırlatan düzenekler yapıldığını, İngilizlerin Türk topçusunu yanıltmak ve zaten az olan mühimmatı boşa harcatmak için tahtadan kocaman gemiler inşa edip yüzdürdüklerini Toprağın altında bile savaş olduğunu, her iki tarafın tüneller açarak düşman siperlerinin altına kadar gelip patlayıcı yerleştirdiklerini, bu şekilde iki tarafın da çok kayıp verdiğini
________________________________


İkinci çıkarmadan önce İngilizlerin komutanlarını değiştirdiğini, yeni
gelen Sopford'un emekli bir asker olduğunu, çıkarma yapıldıktan sonra uzun
zamandır Gelibolu'da bulunan tüm subay kadrosunun şiddetli itirazlarına ve
"Hemen şimdi saldırırsak Türkleri arkadan çevirip bu işi bitiririz, bu
tepeler bomboş" önerilerine karşın büyük bir *****lık yaparak "Yoldan
geldik yorgunuz Bugün dinlenelim, yarın rahat rahat savaşırız" diyerek
askerlerine dinlenme emrini verdiğini, çıkarma yapan askerlerin bomboş
tepeler önünde gün boyu denize girerek eğlendiğini, mangal yaparak keyif
yaptığını
________________________________


Bu sırada çıkarmayı haber alan Esat Paşa'nın Yarımadanın öbür ucunda
bulunan birliğe düşmanı karşılama emrini verdiğini, bu komutanın ise "Askerlerim günlerdir uykusuz ve yorgun Bu şartlar altında yarımadayı yürüyerek geçemeyiz" itirazını anında o subayı görevden alarak cevaplandırdığını, yerine Anafartalar Grup komutanı olarak Mustafa KEMAL'i görevlendirdiğini, aç, yorgun Mehmetlerin Mustafa KEMAL'in arkasından 20 saat yürüdüğünü, bu sırada İngiliz askerlerinin kıyıda mangal ve piknik yaparak dinlendiklerini, bu iki zıt ve mantıksız şartları yaşan birliklerin sabah güneşinde karşılaştıklarını, Türk askerinin mermiyle, mermi bitince süngüyle ve daha sonra kendini uçurumdan aşağı attığını düşman askerlerinin türkler uçuyor diye korkup kaçtığını ve vatan toprağına yapılan son saldırıyı da durdurduğunu, Conkbayırı'nın 24 saat içinde 7 kere el değiştirdiğini, bunun bir savaş değil, boğuşma olduğunu, sonunda İngilizlerin ne yaparlarsa yapsınlar bu işi başaramayacaklarını anladıklarını, İngilizlerin ve tüm işbirlikçilerinin bu işten vazgeçme kararı aldıklarını, Çanakkale seferinin son direnişinin ileride vatanı bir kere daha kurtaracak ve Cumhuriyeti kuracak olan genç liderimizi tüm dünyaya tanıttığını Müslüman ülkelerde Mustafa KEMAL'in kahraman ilan edildiğini, kartpostallarının ve posterlerinin kapış kapış satıldığını
________________________________


Mustafa Kemal'in Anafartalar'da yaralandığını, kalbinin üstünde bulunan cep
saatinin parçalandığını ve şarapnel parçasının derine girmesini
engellediğini, bu yaranın aylarca kapanmadığını, Mustafa KEMAL'in askerin
morali bozulmasın diye bu olayın tek şahidine sus emri verdiğini, daha
sonra Liman Paşa'ya parçalanan saatini hatıra olarak verdiğini ve Liman
Paşa'nın çok şaşırıp heyecanlandığını ve kendi altın köstekli cep saatini
Mustafa KEMAL'e hediye ettiğini
________________________________


Çanakkale'de doktorların askerlerden daha çok yorulduğunu, binlerce
yaralıyla ilgilenmek zorunda kaldıklarını, Ümitsiz vakalarla hiç ilgilenilmediğini ve kurtulma şansı olanlara öncelik verildiğini, Bir Türk doktorun önüne kendi oğlunun getirildiğini, "Kurtulma şansı yok" diye oğlunu tedavi etmediğini, hemen bir sonraki yaralıyı istediğini, yaralılardan ancak ertesi gün başını alabildiğini ve o zaman oğlunun mezarına gidebildiğini
________________________________


İngilizlerin kendi ifadelerine göre mükemmel bir geri çekilme planı
yaptıklarını, hiçbir kayıp vermeden çekip gittiklerini, onların ifadesine
göre Türklerin hiçbir şeyden haberinin olmadığını ama yine kendi
yalanlarını kendi kaynaklarından suratlarına tükürürcesine, ger çekilme
esnasında bizim siperlerden onların siperlerine üzerine kağıt sarılmış bir
taş fırlatıldığını, bu kağıtta düzgün bir İngilizceyle "Gittiğinize
üzülüyoruz, Süveyş Kanalında Görüşürüz" yazdığını Bu olayın, geri
çekilmeden Türklerin haberleri olduğunu ama artık savaşamayacak kadar yıpranmış olduklarını ispatladığını Okuma yazma oranının yüzde beşlerde olduğu bir dönemde bizim Çanakkale'ye hangi yetişmiş evlatlarımızı yolladığımızı ve memleketin en az 100 yılını bozuk para harcar gibi harcadığımızı
________________________________


Gelibolu topraklarına çıkıp, Marmara denizini görebilen sadece tek bir
İngiliz askeri olduğunu, bu askerin aslen İrlandalı olduğunu, Türk askerini
şaşırtmak için gece kumsala tek başına çıkıp bir sürü meşale yakarak
çıkarma sanki oraya yapılıyormuş gibi bir kandırmaca yapmaya çalıştığını,
bu askerin daha sonra yolunu kaybederek yarımadanın çok içerisine kadar
girdiğini, daha sonra bir şekilde dönerek kurtulduğunu, bu olayın yıllar
sonra askeri günlükler okununca öğrenildiğini

________________________________


Savaşta Türk ordusunun tek bir pırpır uçağı olduğunu, bu uçağın arada
sırada askere moral vermek için uçtuğunu, bu uçağın tüm birliklerimizin sevgilisi olduğunu ve ona "Tek Kuyruk" adını taktıklarını
________________________________


Savaşın özellikle sonlarına doğru ordunun istihkakları azalttığını, askere
günde sadece yarım ekmek verilebildiğini, bu ekmeğin de taş gibi kuru
olduğunu Açlık içinde siperlerde yaşayan Mehmetlerin ayakkabı köselelerini kaynatıp çorba niyetine içmeye çalıştıklarını Eğer fedakarlık buysa bizim bildiğimiz hiçbir fedakarlığın fedakarlık olmadığını
________________________________
Medeniyetin öncüsü İngilizlerin beyaz bayrak sallayan Türk askerlerini
kurşuna dizdiğini, esir askerlerimizi tahta barakalara doldurarak
diri diri yaktıklarını Esir alınan aç Türk esirlere maymunlara fıstık atar gibi yiyecek kırıntıları atarak eğlendiklerini Türk askerinin savaşta silahsız düşman askerini öldürmediklerini hayretle gördüklerini, bu sayede çok sayıda İngiliz ve Anzak'ın ölümden döndüğünü, bunlardan birinin sonraki yıllarda İngiltere Genel Kurmay Başkanı olduğunu, bu adamların insanlık adına ne varsa Çanakkale'de bizden öğrendiğini, savaşın sonlarına doğru az da olsa evcilleştiklerini, Çanakkale ile yapılan her belgeselde bu temanın abartıyla işlendiğini, bu savaşın kendilerine de
büyük pay çıkararak ve yaşadıkları ağır yenilgiyi psikolojik olarak örtbas
etmek için yapılan son centilmen (!) savaş olduğunu utanmadan söylediklerini, Türk kökenli yapılan belgesellerde inanılmaz bir İngiliz
yalakalığı yapıldığını, Hiçbir belgeselde Çanakkale'de yaşanan olayların
sansürsüz ve adam gibi anlatılmadığını
________________________________


İngiltere ve Avustralya'nın aradan bu kadar yıl geçtikten sonra
Gelibolu'nun küresel miras olduğunu ve uluslar arası toprak sayılmasını
istediklerini, kendi şehitliklerinin olduğu bölgelerin ise kendi toprakları
olarak kabul edilmesini istediklerini

________________________________


Anzak günü olarak kutlanan 25 Nisan'da TV'lerde Anzak törenlerinin en ince
ayrıntısına kadar anlatıldığını, aynı gün yapılan bu memleketin gerçek
sahibi her görüşten Türk gençlerin 20 bin kişilik yürüyüşünün ise Türk
TV'leri tarafından sansürlendiğini, gösterilmediğini, Atatürk'ün
Çanakkale'de emperyalizme attığı tokat cezalandırılırcasına kendisinden
kerhen (zoraki) bahsedildiğini
________________________________


Çanakkale deniz zaferinin 91 Anma yıldönümü olan 18 Mart Gecesi, Biri
hariç hiçbir ulusal kanalın adam gibi bir yayın yapmadığını, bu kanalın
yayınladığı belgeselin ise prime Time bitiminden sonra (24:00)
yayınlandığını Diğer TV'lerin belgesel ya da tartışma programı yapmak
yerine magazin, eğlence, yarışma ve dizi film gösterimi yaptıklarını Bu
konuyla ilgili yayın yapan diğer TV'lerin ise marjinal çizgiye sahip ulusal
ölçekli kanallar olduğunu Gazetelerin ise
konuya lütfen değindiklerini
________________________________


Çanakkale savaşının sonuçları itibariyle hiçbir savaşla kıyaslanamayacak
kadar Dünya'yı etkilediğini, Bir çok ülkede politik gidişi etkilediğini,
özellikle Rusya'da Bolşevik devrimine yol açtığını Yarım milyon cesedin
ise Gelibolu'da toprağın kimyasını değiştirdiğini ve yeşillendirdiğini
Hâlâ toprağın altında kemikler, boş mermi kovanları ve patlamamış top
mermileri çıktığını
________________________________


Tarihin en büyük teknolojisine ulaşan ve teknolojiyle her şeyi
halledeceklerini zannedenlerin tarihin en büyük yenilgisini aldıklarını
Göğüs göğüse hiçbir çarpışmayı kazanamadıklarını Torunlarının güya
bundan ders çıkarıp şimdi uzun menzilli silahlar yaptıklarını, uzaktan
kumanda ile savaştıklarını, hiçbir uçaksavarın vuramayacağı yükseklikten
uçan ve bombalar atan uçaklar yaptıklarını, Irak'ta bu silahlarını
denediklerini Ne var ki göğüs göğüse çarpışmaya giriştiklerinde gene çuvalladıklarını, teknolojinin bir kere daha mağlup olduğunu
________________________________


Ayrılırken hırsını alamayan İngiliz ve Avustralyalı askerlerin ölü Türk
askerlerinin kafataslarını keserek ülkelerine götürdüklerini Bu
yenilgiyi asla unutamayacaklarını, Bir gün mutlaka buraya yeniden
geleceklerini Biliyor muydunuz?Bilmiyorduk tabi Nereden bileceğiz
ki? Ders kitaplarında yazmıyordu Öğretmenlerimiz bahsetmediler Gazeteler
yazmadı -----------------

13 Mart 2009 Cuma

30 saniyelik şiir dinletisi...


bugün cuma hutbesinde imam çannakkale zaferinden bahsetti,
heyecanlııydı alatırken sesi titredi,
ve hutbesinin sonunda
mehmet akif ersoyun o muhteşem şiirini okudu
caminin içinde şiir okunduğuna şahitlik ettim
benim için önemliydi...

işte o şiir;

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor
Bir hilal uğruna ya rab ne güneşler batıyor.
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ejdad inerek öpse o pak alnı değer
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi
Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın
Gömelim gel seni tarihe, desem sığmazsın…

12 Mart 2009 Perşembe

işte g.saray ruhu bu...


maçın skorundan bahsetmiyorum, hamburg elenmeyecek takım demiyorum, ikinci maçta elenebilirizde. benim anlatmak istediğim başka bişey; servet çetin, emre güngör, uğur uçar, linderhot, mehmet topal, gibi defans adamları sakat, meira hafta içi zenite satılmış, neredeyse yedeği ası tüm defans eksik, emre aşıkda maçta kırmızı kart görmüş hem ikinci yarıda hem rövanşta oynamayacak. kewell stopere geçmiş 10 kişi ile savaş verilmiş ve 1-1 gibi bir skorla eve dönülmüş, bu şartlarda bunu ancak galatasaray ruhu sağlayabilir... başka takımlarda bir oyuncu eksik olunca ahhhlar vahhhlar çekiliyor... geçen sene daha zor şartlarda şampiyon olmamızı sağlayanda o ruh tu...

hamburg 1-1 g.saray
12 mart 2009

9 Mart 2009 Pazartesi

çivisini geri çakmak gerek...

önce bu mail geldi

Olay, Amerikanın bir Şehrinde Yaşanmıştır...

Bir gece vakti, karanlık bir sokakta yüyürken, yolun kenarındaki bir yığın çalılığın arkasından gelen çığlıklar duydum...Ne olup bittiğini dinlemek için korka korka yavaşladım ve duyduğum şeyin kesinlikle bir çırpınış sesi olduğunu farkedince panikledim..

honurtular, boğuk çığlıklar, itişip kakışmalar..
yalnızca birkaç metre ötemde bir kadın saldırıya uğruyordu..
acaba müdahale etmelimiydim?
peki ya benide bir hedef olarak görürse?

can güvenliğim için endişelendim ve o gece aniden kara değiştirip eve gitmek için değişik bir güzergah seçtiğim için kendi kendime lanet ettim..

acaba sadece en yakın telefondaki polisi arayıp sıyrılmalımıydım bu işten..?

bana hiç bitmeyecek gibi gelen aklımdaki çelişkiler yalnızca saniyeler sürdü..çığlıklar gitgide güçsüzleşmeye başladı..
daha hızlı hareket etmem gerektiğini biliyordum..
ne yapmalı nasıl kurtulmalıydım?
ve sonunda karar verdim :

tanımasamda bu çaresiz kadına sırtımı dönüp gidemezdim, hayatımı tehlikeye atacak olsam bile..

aslında ne cesur nede güçlü bir adamım..
o cesareti ve gücü nereden buldum bilmiyorum ama bir anda çalıların arkasına atılıp saldırganı kadının üzerinden çektim..
itişip kakışırken yere yuvarlandık
birkaç dakika boğuştuktan sonra adam elimden kurtulup kaçtı..

soluk soluğa ayağa kalktım ve bir ağacın arkasında çömelmiş hıçkıra hıçkıra ağlayan kadına doğru yöneldim..karanlıkta tam olarak
göremediğim halde korkudan titrediğini hissedebiliyordum..
onu daha fazla ürkütmemek için önce belli bir mesafeden konuşmaya çalıştım..sakinleştirici bir şekilde ’herşey yolunda,
saldırgan gitti, artık güvendesiniz..’ dedim..

uzun süreli bir sessizlikten sonra, merak ve şaşkınlıkla ’baba, senmisin ? dedi..iyice yaklaşınca karşımda duran, kızım Judydi...
...

sonra daha dün annemin dizilerinden birinde filmle ilgilenmezken bir dialog beni diziye çekti,

bir erkek bir kıza gece sokakta yaklaşıyor "offf yavrum" tarzı laflar ediyor. kız dönüp ne diyor biliyor musunuz?
"ulan senin anan bacın yokmu, şimdi senin gibi başka bir salakta onlara laf atıyordur"

işte budur hayatım boyunca erkek erkeğe muhabbetlerde kadınlara yaptıkları iğrençlikleri anlatan erkeklere bende hep böyle tepki vermiştim...
filmdeki adam şaşırıp kalıyor ama benim aldığım tepkiler hep üzerime yürünerek "anayı bacıyı karıştırma lan" oluyor. azıcık ufak tefek bi adam olsam dayakta yemiştim çok kere :)

yani biran o zor durumdakilerin kendi anneniz bacınız amcanızın kızı olduğunu düşünün eminim yapmayacaksınız, eminim kurtaracaksınız kendi hayatınızı düşünmeden...

dünyada akıl almaz insanlar var 4 yaşındaki çocuğa tecavüz ediyorlar,çocuğun iç organları parçalanıyor iç kanamadan dolayı ölüyor çocuk ve birileri bazı sesler duyuyor ama korkuyor gidip müdahale etmiyor, polise yakalanan sapık "internette çocuk pornosu reklamı gördüm diyor sörf yaparken, baktım biraz ve sonra kapımın önünde oynayan kız çocuğunun sesi geldi kulağıma" diyor böyle şuursuzlar var etrafımızda her konuya dikkat edelim,hem o kız çocuğunu sokağa salıp ilgilenmeyen anne dikkat edecek hem o sapığın, oğullarının böyle bişey yapacağını aklına bile getirmeyen anne babası dikkat edecek...

ama nerde daha yeni bir genç sevgilisinin başını kesiyor testereyle, çöpe atıyor cesedi, annesi babası üzerinde kızın kanı bulunuyor çocuk ve şöförü kayıp bulunamıyor. oğulları ne halt yemiş onlar kim bilir nerde saklıyorlar..
böyle anne babayada bence aynı ceza verilecek...
bu dünya nasıl düzelecek...

8 Mart 2009 Pazar

ahhh bu hemşireler...


hemşire,eski türkçede kızkardeş demek,zaten azerbaycanda hemşire yerine
"hasta bacısı" kelimesi kullanılıyor. almancada hemşire "krankaschwester" onun tam türkçeside hastanın kızkardeşi demek.

hemşire kelimesi üzerine neden böyle dil hikayesi yazıyorum? çünkü bugün pembe menekşe gördüm... bu ne demek; benim lise yıllarım hastanelerde geçti. ve hastane anılarım çok fazladır. bir gün ziyaretime halam eli boş gelmedi bana pembe menekşe getirdi...baş ucuma koydum... çok güzel bi çiçekti, hemşirelerden biride bir yaprak koparmak istedi, suya bırakıp kök salmasını bekledikten sonra dikecekmiş. ben vermedim ama çok ısrar etti... izin verdim. nöbetim bitince gelir koparırım dedi. sabah uyandığımda ne göreyim çiçekte tek bir yaprak bile kalmamış, bütün hemşireler gece gelip bir yaprak koparmışlar.

şimdi nerede nezaman bir hemşire görsem
içimde pembe menekşelerim kopuyor...

ebruli şarkılar...

aç kalbini
ben geldim sıkı sıkı tut bırakma,
zar zor yıktım duvarlarımı
kıymetini bil uzatma.
bak yaldızlarımı döktüm
açtım kapılarımı gir içeri
gör parklarımı bahçelerimi
ben büyük harflerden ürktüm

ben anlamam toptan tüfekten
ben anlamam taştan yürekten
anlamam akıntıya kürekten
bunları boş ver ne haber aşktan...

almanların dediği gibi, frau tag...

dünya kadınlar günü,
364 gün altı saat erkeklerin mi demek.

dünya kadınlar gününüz kutlu olsun














kutlu doğum haftası...

ay takvimi hicriye göre bugün peygamber efendimizin doğum günü, aynı zamanda kandil gecesi. esasında bu kutlama bir hafta sürüyor o yüzden kutlu doğum haftası olarak kutlanıyor.ışık o gün doğmuş üzerimize
ve

kandil kandil yanmaya devam etsin ışığımız...

6 Mart 2009 Cuma

kim sahte kar peşinde değilki...

msn de işine gelmeyince, cevap bulamayınca
"alp bi daha benimle siyaset konuşma" diye kaç,
sonra sen siyasi mail gönder bana, bu da tayyiplerin yaptığı sahtekarlıktan pek farklı değil bence
yani seni severim ama ben sevdiğim insanlarında yüzüne gerçekleri söylerim
sen böyle bi sahtekarlık yaparsan
eline iktidarı verseler onların yaptıklarınıda yaparsın...
kim sahte kar peşinde değil ki; rüşvet almadıysan hiç mi vermedin...



en küçük konularda bile dürüst olmayı beceremeyen eyyyy benim milletim
kimden neyin hesabını soruyor


hepimiz aynıyız işte kim iktidara gelse aynı boku yiyor
azıcık çuvaldızını batırmadan önce başkasına,
kendimize iğnenin ucunu batırmayı öğrenmemiz lazım artık...

tayyipin oğlu sahte çürük raporu almış
unakıtanın oğlu haksız ihale almış
bilmem kimin bilmem ne yapmasına izin verilmiş
ben bütün bu saçmalıklara artık alışmış olmamız gerektiğini düşünüyorum,

en dürüst dediğiniz ecevit zamanında anayasa kitabı kafama atıldı diye koparılan krizde bir gecede dolar mark milyoneri olan insanları unuttunuz.

batan 21 bankadan kaç para hortumlandı unuttunuz

o bankaların bazılarının sahiplerinden akp hesap sorunca bile niye hepsinden hesap sormuyor diye eleştirdiniz

94 den 2002 ye kadar krizlerle boğuşup elektrik su faturalarına her ay düzenli zam gelmesini unuttunuz

2002 den sonra enflasyon canavarı diye bir yaratık vardı unuttunuz, birden ortadan kaybolmasına şaşırmadınız, hatta o hiç olmamış gibi davrandınız.

indirim lafını hayatınızda ilk defa duydunuz ama bunun mutluluğunu yaşamadınız çünkü akp yaptı

iktidara geldiğinden 60 ay sonra ilk defa elektriğe zam yaptığında hükümeti topa tuttunuz,

ne çabuk unutuyoruz her şeyi

sanki akp den önce hiç kimse yolsuzluk yapmamış

sanki akpden önce kimse kendi yandaşlarını kayırmamış

sanki akpden önce kimse bu ülkeyi satmamış

sanki akp den önce herkes sütten çıkmış, ak kaşıkmış,

hala alışamadınızmı siz bunlara

yada ne çabuk unuttunuz tansu ile mesutun birbirlerini yolsuzluk komisyonlarında akladıklarını

ne çabuk unuttunuz chpnin kadrosundakilerin shp deyken pkk nın partisi ile ittifak yaptığını... meclise türban sokulmazken, elele tutuşup meclis kürsüsüne set çekenlerin,pkk lıların hapisten çıkarılıp meclise girmesine hiç seslerinin çıkmadığını...

ne çabuk unuttunuz erbakanın kaddafi hakaret ederken susup oturduğunu

ne çabuk unuttunuz apoyu asamazsınız dediklerinde asamadığımızı

ne çabuk unuttunuz imf ye köle olduğumuzu

ne çabuk unuttunuz ecevitin önüne yazar kasa atıldığını

şimdi sizde bunlara karşı, akp'de böyle böyle yaptı diye bir dizi liste çıkarırsınız

doğrudur ama varmıdır bunlardan bi farkı?

şimdi en azından hastanemde eskiden bir tam gün süren işlemler ilaç almak dahil
kuyruğa girmeden yarım saatte bitiyor

en azından ölmeden dünya gözüyle indirim lafını duydum.

en azından enflasyon canavarının öldüğünü gördüm.

en azından bir kere bile olsa başbakanımın dik durduğunu gördüm (davosta israile karşı hemde)

herkes aynıysa bari hayatımıza nadirende olsa tebessüm katanlardan yanayım ben

tamam onlarında yalnışlarını yüzlerine vuralım, ama geçmişi unutmadan, kantarın topuzunu kaçırmadan...

hala bilmiyor musunuz siz bu ülkede amerikanın istemediği hiç kimse iktidara gelemez

hala bilmiyor musunuz biz özgürlüğümüzü kaybetmişiz,

hala bilmiyormusunuz ikinci bir kurtuluş savaşı vermemiz lazım,

bilmiyor musunuz ikinci bir atatürkümüz olmadığını.


benim derdim türkiye, en ufak yolsuzluk yapan ile büyük suçlar işleyenler arasında benim için bi fark yoktur,
hepsine karşıyım
ama allah aşkına söyleyin

akp gitsinde yerine çarşaflı yaşlı kadınları tartaklayan chp mi gelsin

akp kömür dağıtıyormuş oy için

akp gitsinde, yerine oy için çarşaflılara rozet takan chp mi gelsin

tayyip gitsinde yerine ergenekonun avukatıyım doğan grubuna mali ceza kesemezsiniz onun avukatıyım diyen baykal'ımı getirelim...

yada rahşanın daha koalisyon kurulmadan hakaretlerini yutup koalisyonda ne emredilirse yapan konumunda oylarını 18 den 8 e indiren mhp ye mi getirelim...


bana söyleyin kim gelsin,

bana adam gibi birini gösterin ona oy vereyim

gelecek olan aynı boku yiyecekse ben neden oy kullanayım...