9 Ağustos 2009 Pazar

TUTANAK...

güvenlik elemanı bulunduran işletmelerde "TUTANAK" adı altında uygulanan bir saçmalık var ki; henüz tam oturmamış bir kültür. esasında gerekli bişey ancak amacını anlamamış, manasına varamamış elemanlar ve yöneticiler yüzünden saçmalık haline gelmiş bir angarya. değerli bir eşya bulunup sahibi ortaya çıkana kadar kimse eşyaya el koymasın diye bir tutanak tutulur ve imzası olanlarda birer nüsha olurteslim alan bölümünde imzası olan kişisorumludur; olay budur...

güvenlik havuz başında bi çocuk gözlüğü bulmuş. tutanak tutacağım diyor. ben gerek yok diyorum ama adam ısrarlı, tutanak yazmayıda bilmiyor ben söyleyecem o yazacak...

başlığa "tutanak" yaz, 08.08.2009 tarihli mesaimiz sırasında saat 02:35 sularında, havuz başında, siyah kılıf içerisinde, numaralı, mavi çerçeveli, bir adet çocuk gözlüğü bulunmuştur.

iş bu tutanak bu gözlüğü biz gö.ümüze sokmayalım diye tutulmuştur
bilginize...

8 Ağustos 2009 Cumartesi

bakmak ile görmek arasındaki fark...

Gösterdim !

Gördü anlamına gelmez...

Söyledim !

Duydu anlamına gelmez...

Duydu !

Doğru anladı anlamına gelmez...

Anladı !

Hak verdi anlamına gelmez...

Hak verdi !

İnandı anlamına gelmez...

İnandı !

Uyguladı anlamına gelmez...

Uyguladı !

Sürdürecek anlamına gelmez...

Adamın biri ilk defa gittiği küçük bir kasabada duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa;
- Buranın yabancısıyım, demiş.

Parkın hemen yanı başındaki fırını arıyorum, çok yakın olduğunu söylediler..

Çocuk arabanın penceresini açtıktan sonra;
Ben de buraya ilk defa geliyorum, demiş.

Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde..

Adam çocuğun yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş ister istemez.

- Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? diye gülümsemiş çocuk.

Kuş cıvıltıları oradan geliyor zaten.

- İyi ama, demiş adam, bunların parktan değil de tek bir ağaçtan gelmediği ne malum?

-Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez diye atılmış çocuk... Üstelik manolyalar da katılıyor onlara..
Hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu da duyacaksınız..

Adam gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan
sonra, teşekkür etmek için döndüğünde fark etmiş çocuğun kör olduğunu..

Çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış adamın kendisini fark ettiğini..

Işığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken;
- Üç yıl önce bir kaza geçirmiştim, demiş. Görmeyi o kadar çok özledim ki!. Sizinkiler sağlam, öyle değil mi?.

Adam çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına
doğru yönelirken;
- Artık emin değilim demiş.
Emin olduğum tek şey,benden iyi gördüğündür..

7 Ağustos 2009 Cuma

ıssız adam

bir ıssız ada'm olsa,
ıssız bir adaya düşmek istiyorum,
öyle yanımda götürmek istediğim üç şey falanda yok,
hatta kendimi de bırakıp gitmek istiyorum...

ıssız bir ada sanıyordum yüreğini
ıslıymış...

5 Ağustos 2009 Çarşamba

galatasaray 2009-10

tövbe tövbe...

lenin ölünce cehenneme atmışlar
bu ordakileri ayaklandırmış, bakın öteki tarafta herkes zevki sefa içinde, biz burda azap çekiyoruz diye. melekler allahın huzuruna çıkmış durumu arz etmişler "allahım bu adam cehennemi karıştırdı ayaklandılar ne yapalım" allah demişki atın onu cennete.

lenin cennete geçince bu sefer ordakileri ayaklandırmış kardeşleriniz orada yanıyor siz zevk sefa içinde yaşıyorsunuz isyan edin onlarıda alalım buraya diye
melekler yine allahın huzuruna çıkmış " allahım bu adam cennetide karıştırdı ne yapalım" allah demiş ki getirin onu dizimin dibine burda kalsın.

bir kaç gün sonra melekler başka bi konu için allahın huzuruna çıkmışlar
"allahım... demiş
allah lafını kesmiş "ne allahı lan allah falan yok hepimiz kardeşiz"

bu fıkrayı anlattığım herkesde aynı tepki
alttan alttan kendini tutmaya çalışarak gülüyorlar
ve tövbe tövbe estağirullah diyede söyleniyorlar

köpeklerin dili...

bir otelin önünden geçiyorum tel örgü ile ayrılmış Bölümde bir alman kurdu var benimle hiç ilgilenir bi halide yok:))) ancak arka taraftan bir arka ofis müdürü edasıyla bir başka köpek havlıyor ( la A.K..duğum önünden adam geçiyo sen oralı değilsin iki havlar bekçi köpeği dediğin) manasında...

diğeri bi bana bakıyor (bu mu?) dercesine, sonra müdüre dönüyor tekrar bana bakıyor tekrar kafasını arka ofis müdürüne çeviriyor ve suratındaki ifadeyi şöyle okuyorum ben( yaaa müdürüm bu zararsız bi adama benziyor yoldan geçiyo işte ne havlayacam)

arka ofis müdürü ısrarla havlıyor fırça atma desibelinde( la A.K.duğum bana cevap verme iki havla korkut şunu aklından bişey geçiyosa vaz geçsin)

alman kurdu bana dönüyor isteksiz isteksiz iki kere havlıyor. yüzündeki ifade ve ses tonu aynen şöyle diyor( al havladım A.k.yim, ne olacaksa gidiyor adam işte)

arka ofis müdürü dahada sinirlenerek fırça atmaya devam ediyo ( la y...ağım senin işin ne havlayacaksın tabi, köpeğe bak yaaa havlamaya üşeniyo A.K.)

BELDİBİ-SUNGATE OTEL

belki edebi bir değeri yok ama çok şey anlatıyor çocuk...

Ben doğmak, kara.

Büyümek, ben kara.

Ben güneşte kara,.

Korkunca ben gene kara!.

Ben hasta, kara,

Ölünce, hala kara!!!.


Siz, beyaz adamlar,


Doğuyor, siz pembe.

Büyüyor, siz beyaz.

Güneşte siz kırmızı.

Üşüyünce mor.

Siz korkuyor, siz sarı,

Siz hasta, siz yeşil ,

Siz olüyor, siz gri!

Sonra da siz bana renkli diyor?????





Afrikalı bir çocuk tarafından yazılan bu şiir,

Birleşmiş milletler Tarafından 2006'nın en iyi şiiri seçildi.

TEŞEKKÜRLER ÖZLEM...

1 Ağustos 2009 Cumartesi

shakespeare den

Bir Hint masalına göre, kedi korkusundan devamlı
endişe içinde yasayan bir fare vardır.
Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye
dönüştürür. Fare, kedi olmaktan son derece
mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya
başlar. Büyücü bu kez onu bir kaplana
dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde
avcıdan korkmaya baslar. Büyücü bakar ki, ne
yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok.
Onu eski haline döndürür.

Ve der ki,
'Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir
farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardim
edemem.'

Ünlü yazar Shakespeare, bu konuda söyle diyor :
'İnsanların çoğu Sevmekten korkuyor, kaybetmekten korktuğu için..
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Yaslanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.'