28 Ocak 2011 Cuma

ego

Freud'un sözüyle ego şahlanmış bir at üzerindeki şovalye gibidir. İd ile süperegonun isteklerini uzlaştırmaya çalışan hakemdir.

İd, ego ve süperego insan zihninin katmanlarıdır. Bu katmanlar birlikte yer almalarına karşın farklı düzlemlerde fonksiyon görürler.

ID, zevk temelli bir istekler ve aşırı ısrarcı temel enerjinin çıkış noktasıdır. Temel ve en ilkel benliktir. Ana kaynağı cinsellik, açlık gibi ihtiyaçların en bencilce doyurulmasıdır

EGO; ise id nin bu isteklerini gerçeklikle karşılayan kısımdır. Çeşitli savunma mekanizmaları ile idi dengeler. İd ve süperego arasında dengeleyici unsurdur. Temel görevi kişisel güvenlik sağlamak ve idin bazı isteklerine izin vermektir. Freud ilerki yıllarda gerçekliği test etmek, savunma, bilgi sentezi ve zeka fonksiyonları ile hafızayı bu merkeze bağlamıştır

Süperego baba figürünün ve kültürel adetlerin içselleştirilmiş bir sembolüdür. Id nin ihtiyaç ve talepleriyle çatışma halindedir. Id ye karşı saldırgandır. Tabuları ayakta tutar. Oidipus kompleksinin çözümü için baba figürünün içselleştirilmesidir.

23 Ocak 2011 Pazar

ya haçu...

*seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyim istiyorum...

*benim olduğun kadar dostlarının, dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum...

*sıkıntılar ve zorluklar yaşayalım istiyorum...hayatı ve birbirimize destek olmanın tadını anlayalım diye...

*ağlamak istiyorum; omuzuna yaslamak için başımı...

*saatlerce sus pus oturup, seninle beraber sıkılmak istiyorum, seninle o bile güzel...

*(G)özel günlerimizi evimizde bir şeyler içip ,pijamalarla kutlamak istiyorum, her günümüz güzel olsun diye...

*kahve istiyorum kahve, misafirliğe gelen yakın dostlarımız için...

*sonra hayat öyle geçsi istiyorum...kaybetme korkusuyla...

*düet yapmak istiyorum seninle, yani bir çocuk ki; bir kadınla erkeğin birlikte söylediği en güzel şarkıdır...

*o ağladıkça geceleri sırayla susturmalıyız, ben arada mızıkçılık etmeliyim, sen söylenerek benim sıramı almalısın...

*yorgun olduğunda yemek yapmamalısın ve ben hiç gocunmadan yumurta kırmalıyım...

*yağmurda el ele yürümek, soğuk havalarda sımsıkı sarılıp sana uyumak istiyorum...

*zaman su gibi aksın istiyorum, hayatın herşeyi yaşanmış olsun...

*günler geçsin istiyorum, iyide olsa kötüde olsa onlar ikimizin günleri olsun istiyorum...

*zamanı gelince çekip gitmek istiyorum kalabalık şehirden, havası temiz suyu temiz bir yere...

*terkederken bu dünyayı hiç bir şeyden hayıflanmamak istiyorum...

21 Ocak 2011 Cuma

eyy aşk...

aşk bir mermidir
kaçamazsan vurulursun...
kalbinden vurulmazsan sürünerekde olsa kaçabilirsin
ama ben kalbimden vuruldum

beni bırak sen kaç...

20 Ocak 2011 Perşembe

iki kişi için yazıyorum...

blogumu takip eden iki kişi var biri sürekli yazdıklarımı eğlenceli buluyor, diğeri ya ilginç ya etkileyici... takipçilerim kim merak ediyorum:)

eğer yanılıyorsam takip edenim çokda tıklayanım iki kişiyse bu yazının altına okuyan herkes bir tık atsın lütfen:))

ıslııııııııııık ıslıııııııık

devlet ve toki o stad işinden 100 milyon dolar kadar kar etti... bana kadıköydeki fener stadının arsasını versinler hemen fenere muhteşem stad yapayım, yada beşiktaş inönü stadını versinler beşiktaşa stad yapayım... kimse bana martaval okumasın bu işten zarar eden tek kurum galatasarydır buna rağmen başkanımız taraftarımız kadar dik durmayı beceremedi...

başbakanı duyan zannederki stadtta amele olarak çalışmış "ben yaptım" diyor...

o yüzden protestoya devam
ıslııııııık ıslııııııkkk savcılık soruşturma açmış ıslık çalanlara banada açın bende ıslıklıyorum...

içki yasağı geliyor...

içki yasağı geliyor, insanhakları ihlali özgürlükler ve demokratik haklar ihlali martavalları okunuyor yine... siz her türlü insan ve demokratik hak ihlalinde aynı tepkiyi verseydiniz o zaman haklı olurdunuz...

ben haklıyım ben
ve vijdanım rahat konuşuyorum:
ben içkiyi yasaklayanında, mini etekliyi işten atanında, türbanlıyı üniversiteye almayanında taaaaaa...Antoni Quin... karşısındayım la işte...

senin gibi...

beni seviyormusun dedim
"evet" dedin
öyle güzel söyledinki,
öyle güzel baktın ki,
yalan söylediğin aklımın ucundan bile geçmedi...

şimdi başka biri var.
dünyalar güzeli, senin gibi.
ama zehirli, senin gibi.
beni yakıp yıkacak, mahvedecek, senin gibi.
bana aşık değil, senin gibi,
ben?
deliler gibi aşığım sana olduğum gibi...

ali sami yen'din

Ali Kırca’nın Veda Şiiri

Daha doğduğunda Ali Sami Yen diye fısıldadı kulağına o “ses” adını…

Bir babanın çocuğuna vasiyeti gibi, Ali Sami Yen dedi…

Sami Yen dedi… Yen dedi…

Yen dedi yendin…Yendin bu alemde yenilecek ne varsa birer birer…

Önce ümitsizliğimizi yendin…

“Galatasaray’ın olduğu yerde umut hep vardır” diyerek yendin…

Yendin işte…

Takarken altı kez krallık tacını, gururu taç yaptın başlarımıza,

Ve fakat kralların kibrini yendin o müthiş tevazunda…Yendin…

Tıpkı, “Sevenleri üzmeyelim baba” dediğinde,

Renklerin paraya esaretini yendiğin gibi…Yendin bir kere daha…

Çanakkale’deki kınalı kuzulardan mirasdı başkaldırışın yedi düvele.

Kurtuluş savaşına taşınan mermilerin ışıltısıyla,

Yendin bu topraklarda karanlığı en umutsuz zamanda.. . Yendin…

Milan’ı, Manchester’ı sildin devler liginden en mağrur anlarında…

Barselona’yı, Real Madrid’i devirdin,yendin…Yendin…

Açıldıysa ilk sen açtın bu ülkenin kapılarını Avrupa’ya…

Sen getirdin tarihin en büyük şeref madalyasını bu coğrafyaya.

Ülkemin yüzyıllık yalnızlığını yendin dünyada…

Duyuldu adın Cezayir’den Çin’e, Kenya’dan Arjantin’e,

Kimsesizliğimizi yendin bir anda…Yen dedi yendin…

Yendin bu dünyada yenilecek ne varsa birer birer , yendin…

Çünkü… Sen… Ali Sami Yen’din…

Şimdi, gidiyoruz işte…Çığlıklarımızı, hasretimizi ve göz yaşlarımızı bırakıp çimlerine,

Kahraman ruhunu ödünç alıp götürüyoruz gittiğimiz yere,

Adını yazmak için yepyeni zaferlere…

19 Ocak 2011 Çarşamba

futbol fena halde hayata benzer...

futbol fena halde hayata benzer; ne kadar yetenekli olursan ol takımın iyi değilse başarılı olamazsın...

ve hayat hiç bir zaman rakibini hafife almaya gelmez...
küçümsediğin şeyler bir anda dev olup yüzüne türkürür, sonra o devin ayakları altında ezilirsin...
ve hayat hiç bir zaman sinir ve panikle hareket etmeye gelmez...
sinir yada panikle hata yapmaman olanıksızlaşır...
ve asla aslanı yaralı bırakma, kalkar ve son bir pençe darbesi ile işini bitirir...
işte bütün bunları 70-80 dakikalık bir futbol maçında öğrendim. maçın statüsü şöyleydi; bir takım beş gole ulaşınca devre arası yapılır, 10 gole ulaşan maçı kazanır. zaman yok 10 golü kim ne zaman atarsa...

çok kısa sürede yaklaşık 15 dakika içinde skor 9-1 olmuştu. hiç bir şey yapamıyorduk sürekli gol yiyorduk hatta şimdide kaleciyide geçip 10. golü atmak üzerelerdi ama atmadılar..." çok kısa sürdü bu golü atmayalım biraz uzasın maç dediler"

arkadaşlarıma döndüm " dalga geçiyorlar görüyormusunuz, artık biraz oynamaya başlayalım mı?" dedim ve oynamaya başladık 9-4 olduğunda biraz şaşkındılar 9-7 olduğunda panik iyice sarmıştı onları bir türlü o atmadıkları son golü şimdi atmak isteyip atamıyorlardı. ve biz zorda olsa tek tek atıyorduk... 9-9 olduğunda panik katlanmış sinirlerde gerilmişti birbirleriyle kavga etmeye başladılar artık herkes başka birini suçluyordu ve bizim 10. golü atmamız o kadarda zor olmadı...

9-10 kazandık müthiş geri dönüşün bana öğrettikleriydi üst paragraftakiler
şimdi dönüp tekrar okuyun...

ağla yaralı kalbim ağla...

babamın bir çok halini görmüştüm.
kızgın, öfkeli, kırık dökük, bağırırken,
kavga ederken, yıkılmışken.
bunların hiç birinde onu öyle gördüğüm için rahatsız olmadı.
umursamadı onu gördüğümü.
ama onu ağlarken görmemden rahatsız oldu,
onu götürün burdan dedi.
oysa en insan haliydi o
en görmem gereken haliydi...

özlü sözler...

can sağ iken yurt vermeyiz düşmana...
çıldırlı aşık şenlik.

ne yi en çok istediğini onu kaybedince anlarsın...

ben kan bağışlayacağım size
sonra bana lazım olduğunda parayla satacaksınız yok yaaa:))) dedim kızılayın hemşiresine...

herşey sıradanlaştı hayatımda.
o ilk heyecanlar artık yok.
el ele gözgöze dizdize olunca,
titremeyi özledim...

yazık lan bana

hayat hep aynı yerden vurur...
bir kızı seversin kız seni satar...
bir kızı seversin kız seni terkeder...
bir kızı affedersin, kız seni yine satar...
sen kızı seversin, kız ölür...
hayat aynı yerden vurur,
vurur vurur vurur da,
sende deşilecek yer kalmış mıdır...
bir kez daha vurulacak yer varmıdır...?
yazık lan bana...
yazık lan...
bir kez daha dayanamam,
yazık lan...bana...

yalan dünya...herşey bomboş...hancı sarhoş yolcu sarhoş...

karşındakinin aklını okumak, geleceğini görmek ve hatta geçmişi hakkında bilgi sahibi olmak mümkün mü?

belki mümkün... ama buna bizim kapasitemiz yetmez...bunu kapasitesi düşük beynimizle yapamayız...biz bu dünyada kendi bedenimizin ihtiyaçlarına yine bedenimizin kapasitesi ile cevap vermeye çalışıyoruz.bir gün öldüğümüzde bu yetersiz bedenden ayrılmış olacağız ve en azından her şeyi görebileceğiz...bu dünyada cevabını bilmediğimiz her sorumuzun cevabına ulaşmış olacağız...perdeler kalkacak ve biz gerçek benliğimizle herşeyi daha farklı göreceğiz...

ve belkide bu dünyada yaşadığımızı sandığımız herşeyin boş olduğunu...

aynıyız....

pazardayım nar alıyorum, yan tezgahta köylü kadın biber satıyor. acımı diye sorana acı diyor tatlımı diye sorana tatlı diyor.bir köylü kadın bile ticaret bu kadar ucuz hile katarken millet vekillerinin ve hükümetin nasıl yolsuzluklar yaptığına şaşıyoruz... aslında kızdığımız şey onların büyük paralar götürmesi... elimize fırsat geçince ilk iş bizde götürcez...

ptt şubeleri soyuldu geçen hafta bir hırsız yakalandı. not defteri tutmuş nerden ne kadar para çaldığı ve nereye ne kadar harcadığı yazıyor. oysa üç ptt şubesinde çalınan para daha fazla görünüyor. yani hırsız gittikten sonra kalanlarıda görevliler hiç etmiş gibi görünüyor...

özlü söz...

öldü sanılan türkler, cenazeleri için hazırlanan tabutu, katillerinin başına geçirecekeler... ganhdi... kurtuluş savaşımızdan hemen önce söylemiş...

18 Ocak 2011 Salı

ayırdı zor...

meydanda bir bankta otururken, bir bayan geldi yanıma oturdu. şöyle bir süzdüm güzel kadın, ve mini eteği çok kısa siyah çorapları dantelli, göğüs dekolteli bluzu, güneş gözlükleri var. bir süre saçını topladı ve sonunda

-havalar soğudu' dedi (muhabbet kurmak için söylediği belliydi)
-(ceketimi çıkartıp bacaklarına örterek) mevsimine göre giyinmek gerek'dedim
-ay çok hoşsun vallaha, adım birsu
-sipariş gibi isim, asım abi bize iki çay bir su:)
-ayy vallaha çok hoş adamsın sen yaaa, bak bu kartta telefonum var
-ne yapacam ben bu numarayı?
-arayacan
-sebep?
-görüşmek için
-haaaa sen seysin :)
-aaaa yenimi anladın beee kıyafetimden belli değilmi?
-ne bilim yahu o kadar çok kadın varki sizin gibi giiyinen ayırdı zor...
-ayırdı derken?
-ayırt etmesi zor yani
-yok yok beni ayırması zor değil :)
-sağol ama ben duygusuz temaslarla ilgilenmiyorum
-duygusuz temaslarmı? sen böyle söyleyince kulağa kötü geldi beee
-şuna benim gibi güzel bir kadınla para karşılığı bir saatlik aşk desek
-ıyhhk bir saat mi, paraylan mı? aşk mı? kusucam şimdi
-neyse ceket için sağol

dedi ve gitti...
dost ve dostluk dediğimiz, çokluk ruhlarımızın beraber olmasını sağlayan bir rastlantı...yada zorunlulukla edindiğimiz ilintiler, yakınlıklardır...

öyle dostluklarım olduki, ruhlarımız o kadar derinden uyuşmuş ve kaynaşmıştı ki,onları birleştiren dikişi silip süpürmüş ve artık görünmez yapmıştı... o beni bilirdi, bende onu...

ruhlarımız o kadar sıkı bir beraberlikle yürüdü ve en mahrem yerlerine doğru açıldı ki,ben ona kendimden daha çok güvenir olmuştum.

biz herşeyde birbirimizin yarısydık,
şimdi kendimi onun payını çalar gibi yaşıyorum...

17 Ocak 2011 Pazartesi

elini taşın altına sokmadın...

bir gün bir terör örgütü mensubu terörden kaçar, ve yeni bir şehre yeni bir başlangıç için gelir... onun o temizlenme operasyonuna destek lazımdır, bir iş ve kalacak bir yer gibi mesela...o şehirde bunları sağlayabilecek arkadaşları vardır ama hiç biri elini uzatmaz... ve onu karanlığa geri gönderirler...

o gün orada bir kişiyi kurtarmak ellerinde olan insanlar o bir kişiyi kurtarmak için kıllarını kıpırdatmamıştır ama bugün bu terörü bititirn nerde bu devlet nerde bu hükümet diye zılgıt atmaktadır...

herkes bir kişiy kurtarsa biterdi...

ama şimdi rahat koltuklarınızda oturup ahkam kesin, ama sakın taşın altına siz elinizi sokmayın...sakın o tatlı canınızı sıkmayın tatlı işinizi riske atmayın...

öp öp...

sırf birisi öpmediği için çatlar dudaklarım...

deli diyorlar bana, desinler değişemem...

bana aşık olduğundan bir an bile şüphe etmedim.
haaa neden yaptı bunları diyorsun;
aşk böyle bişey değil.
savaşta ve aşkta herşey mübahtır
ateş etmektende aşık olmaktanda korkmayacaksın...
o bana herşeyi yapabilir.
ama sevgim değişmez, sevgisi değişmez.
üzülürüm,yıkılırım,ölürüm, öldürürüm
değimez...

14 Ocak 2011 Cuma

carpe diem...

Dün ; Bugün ; Yarın ;
İnsanlar, güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı hayatı.
Derken, zaman diye üç ...parçalı bir şey icat etti insan.
Bir parçasına, "dün" dedi,
diğer parçasına "bugün",
öteki parçasına da "yarın".
Sonra fesat karıştı zamana ve
insan bugünü unuttu.
Dünü düşünüp pişman oldu,
yarını düşünüp telâşlandı;
ama işin ilginç tarafı, tüm telâş ve pişmanlıkları, güneş doğup batıncaya kadar yaşadı.
Farkında olmadan rezil etti bugününü.
Oysa yarın, bugüne dün diyor;
dün de, bugün için yarın diyordu.
Bir türlü beceremedi.
Bir eliyle yarına,
diğer eliyle düne yapıştı.
Bugünü eline yüzüne bulaştırdı...
Mutsuz oldu insan.
Ve ne gariptir ki, yarının telâşını da,dünün pişmanlığını da,
hep bugün yaşadı; ama bugününü hiç yaşayamadı.
Ne yarın, ne de dün!

peki ya insan?

PROF. Üstün DÖKMEN "Yere düsen ekmegin üstüne basan insan görmedim ama yere dü...sen insani tekmeleyen çok kisi gördüm" diyor... Saygili olmaktaki kusurlarimizi söyle anlatiyor:

- Birbirimize saygili olma konusunda 3 tip temel hatamiz var...

Avrupa'da yasayan vatandasimiz, orada yerlere çöp atmiyor ama Kapikule'den girer girmez yerlere tükürmeye, çöp atmaya basliyor. Niye burada böyle yapiyorsun diye soruldugunda, herkes böyle yapiyor diyor. Kendi fikri olmayan insanin duruma göre hareket etmesidir bu.

Ikinci hatamiz, adama göre davranmamiz. Karsimizdaki adam iri yariysa, 'Buyur Abi', diyoruz, ufak tefekse, 'Ne var lan!' diyoruz. Oysa ki, insanlarin onuru birbirine esittir.

Üçüncü hata, keyfimize göre davranmak. Keyfimiz yerindeyse eve girerken 'Merhaba millet' diyoruz, degilse surat asiyoruz. Oysa keyfimiz yerinde olsun olmasin insanlara saygili davranmak zorundayiz.

Diyorum ki, yerdeki ekmege saygili olma konusunda ülkemde mutabakat var, kimse basamaz, ayagiyla dürtüklemez ya da öper, koyar bir kenara.

Ekmek nimettir kabul, peki insan nimet degil mi?

6 Ocak 2011 Perşembe

akıl işi değil...

-ateistler nedense hep akıllı insanlar oluyor...
-işe akıl açısından bakarsak pek değil...akıllı olan insan tanrı varmış gibi yaşar eğer tanrı varsa ebedi güzel bir hayat yaşamaya hak kazanır; yok eğer tanrı yoksa kaybedeceği tek şey bu dünyada uzak durduğu bazı dünyevi zevklerdir...

tanrı yokmuş gibi yaşayan tanrı ile karşılaştığında geçmiş ola, sınav bitmiştir...bu, sınavda hoca yok diye kopya çeken bir öğrencinin sınav bittiğinde gizli kamera ile gözetlendiğini öğrenmesi gibidir:)))

bu yüzden bu meseleye aklı karıştırma...o tamamen gönül işidir...bu konularda akıl çoğu zaman şeytana uşaklık eder...

ne demiş ne demiş?

kılıçdaroğlu:"lefter çok iyi bir kaleciydi, bende o yüzden fenerli olmuştum"

yorum:oy toplamak için söylenmiş samimiyetsiz yalan...

türkan saylan:"deniz baykal o koltukda daha oturmaya devam ederse biz indirmesini biliriz. özal nasıl pat diye öldü...öyle..." (cd kaydı)

yorum:küstah tehditkar...hala hayatını dizi yapıp masum melek gibi gösterin onu...

3 Ocak 2011 Pazartesi

hominide gırtlak...

boğazımızı tutamamak gibi bir derdimiz vardır biz kilolu insanların.ve en kıskandığımız insanlar herşeyi yiyipte kilo almayanlardır:)üniversitede bir arkadaşım vardı benden fazla yerdi herşeyi yerdi gram yağ yoktu adamda göbek asla olmadı...ama artık fazla yemekte ve herşeyi yemekte gözüm yok...kıskanmıyorum o insanlarıda artık...

kuran da bir cümle okudum şöyle diyordu:" dünyada herkese yetecek kadar niğmet var" bu ne demekbiliyormu sunuz? herhangi bişeyi ihtiyacımızdan fazla tükettiğimizde başkalarının ondan yeterince yararlanmasına engel oluyoruz...

ihtiyacımızdan fazla yediğimiz herşey başkasının hakkı.
ihtiyacından fazla evin varsa evsizlerin hakkını kullanıyorsun.
ihtiyacından fazla araban varsa hem dünyayı daha fazla kirletiyosun hem başkasının hakkının sınırlarını geçiyorsun...
ihtiyacından fazla yediğin her lokma haram.
ihtiyacından fazlasında gözün olmasın...

birileri fazla yediği için afrikadaki çocuklar aç...

bunun "ben çalıştım kazandım" anlayışı ile alakası yok.bu, sadece bu dünya için yaşayanların anlayışı olabilir çünkü bu dünyadaki hiç bir şey bize ait değil...bedenimiz dahil...hayatımız bile sadece bizim değildir, bu benim hayatım istediğim gibi yaşarım diyemezsin bu dünyadaki herşey birbiri ile ilintili, birbirinden etkilenir... dünyadaki herşey tüm varlıkların ortak malıdır.

aldığımız nefes bize ait midir?
su kaynaklarının başını tutup bu benim diyebilir misin?
bu okyanuslar benim diyebilir misin?
ormanları hayvanların elinden alıp insanlara ait bir dünya kuruyoruz o dünyada yaşanılabilir bir dünya bulabilecek miyiz?
teknoloji ile dünyanın sonunu hazırlıyoruz daha doğmamış insanların güzel bir dünyada yaşama hakkına tecavüz etmiş olmuyor muyuz ?


o zaman yiyeceklerde ortak... siz fazla yiyeceksiniz diye dünyanın başka bir yerinde birirleri aç kalırken siz nasıl rahatlıkla yiyebiliyor ve tok uyuyabiliyorsunuz?

herkes ihtiyacı kadarıyla yaşasa kimse hiç bir şeyden yoksun olmaz...

peki ne yapacağız? önce ihtiyacından fazlasını yakınındaki ihtiyaç sahiplerine vereceksin. en azından malının zekatını versende olur...çevremizde ihtiyaç sahibi kalmayacak göreceksiniz... sonra başka mahallelerde ihtiyaç sahibi arayacaksın göreceksin bir zaman sonra oda kalmayacak, sonra başka şehirlere bakacaksınız oda kalmayacak, sonra her ülke kendi komşu ülkesine yardım edecek, sonra dünyada ihtiyaç sahibi kalmayacak... bu ütopik masalda burada bitecek...:(((

hadis:komşusu açken tok yatan bizden değildir...

neyi aldırdığımıza bakmadan...

Düğme

Gözyaşları içinde
birkaç dakika aradı
kürtaj masasından kalkarken
takılıp kopan
düğmesini

Sunay Akın

"ohhh sonunda aldırdı kurtuldum" dedi genç adam yanındakilerdeellerindeki biraları birbirine vurup güldüler ve hep beraber biraları kafaya diktiler... ben başın sağolsun deyince ortam buz kesti, dank etti kafalarına, bir insanın hiç yaşama şansı bulamamış bir insanın ölümünü kutladıklarını o an anladılar:(((

sütçü efsanesi :))

annem haftalardır süt getirmeyen sütçüsünü, balkondan görüp arkasından bağırdı:
"sütçüüüüüüüü beni neden terkettin" :))))

içeri girdiğinde bizi yerlere yatmış gülerken gören annem "ne olduu yahu?"diye sordu

anne bana gerçeği söyle yoksa ben sütçüden miyim:))) diyebildim

Kozmosun Kardeşliği Adına

Kozmosta bizden başka düşünen var mi
var
bize benzer mi
bilmiyorum
biz ona benzer ama çayırdan nazik
belki de akarsuyun şavkına benzer
belki çirkindir bizden
karıncaya benzer ama traktörden iri
belki de kapı gıcırtısına benzer
belki ne güzeldir ne de çirkin
belki tıpa tıp bize benzer
ve yıldızlardan birinde
hangisinde bilmiyorum
yıldızlardan birine konuşacak elçimiz
hangi dilde bilmiyorum
yıldızlardan birinde konuşacak elçimiz onunla
'Tovarish' diyecek
ne üs kurmaya geldim yıldızına
ne petrol ne yemiş imtiyazı istemeye
Koka-kola satacak da değilim
selamlamaya geldim seni yeryüzü umutları adına
bedava ekmek bedava karanfil adına
mutlu emekler mutlu dinlenmeler adına
'yarin yanağından gayri her herde her şeye hep beraber'
diyebilmek adına
evlerin
yurtların
ve kozmosun kardeşliği adına.
.

Nazım Hikmet Ran