20 Haziran 2011 Pazartesi

conturium

"irak”in işgal edilmesinden sonra acaba abd nereye yönelecek ?
şu anda hakkında en çok gizli araştırma yapılan mineral simgesi "con" olan contorium. hakkında google ya da başka kuruluşları kullanarak araştırma yapmak yasak.

!!!!bilgisayarınızda con isminde klasör açamıyorsunuz!!!

isterseniz deneyin.

contorium = con+toryum
simgesi con, atom numarası 90, kütle numarası 367,4! bu rekor bir radyoaktivite! dünyada sadece istabul boğazının diplerinde bulunduğu tespit edildi!
bu elementten son yıllarda enerji üretiminde, özellikle roket yakıtlarında had safhada faydalanılıyor. bilgisayar devrelerinde minimum miktarda kullanılınca bile bilgisayarın fişe takılmadan yıllarca çalışabildiği tescillendi!! üstelik de alternatifleri içinde en ucuza mal edilen bir element.
bugün abd, ab, bilimum asya ülkeleri, avustralya, antartika ve afrika contorium mineralinin peşinde!
türkiye‘de tahmin edilen rezerv ne kadar?
127.000 ton! değeri ne kadar? 23 trilyon dolar! toplam borcumuz ne kadar? 280 milyar dolar!
türkiye aslında çok zengin bir fakir ülke!
pekiii batılı ülkeler tarafından içimize sokulan basınının adamları ne diyor biliyor musunuz geçenlerde?
"türkiye türklere bırakılamayacak kadar zengin bir ülkedir"
tehlikenin farkındamısınız!!!!

peki batı bu madenlere ulaşmak için ne tipte bizans oyunları yapıyor?? sadece istanbul boğazı ve haliçte bulunan bu mineralini ele geçirmek için başta bedavaya haliçi temizleme önerisinde bulundular! şimdiyse durmadan boğazdan yalı alıyorlar. satın alınan yalılara hiçbir türk'ün girememesi ve bu yalılarda tuhaf araştırmalar yapılması sizce tesadüf mü?

lütfen bu yazılı metni tüm tanıdıklarınıza iletin ve ülkemizden toprak satın almak isteyen yabancılara ve güya turistik gezi amaçlı boğazı gezen ecnebilere şunu söyleyin:
"you will never have our mineral of contorium! we are aware of the danger!" (asla mineralimize sahip olamayacaksınız, tehlikenin farkındayız.)

arkadaşlar, vatandaşlar;
contorium isimli dosya açilamamasinin sebebinin "console"un kisaltmasi olduğuna dair mossad ve cia güdümlü açiklamalar var. fakat şu noktaya dikkatinizi çekiyorum. türkiye'de contorium'un adi ilk olarak 93 yilinda geçti. konu ile ilgili olarak açiklama yapmak isteyen bilim dünyasindan insanlar susturuldu. o sene boğaz yalilarina yabanci bankalar ve arap şeyhleri normalin üstünde bir ilgi gösterdiler. bir sene sonra çikan windows 95 işletim sisteminde con isimli klasör açilamadiği gibi contorium'un izotoplari olan com1 ve com2 de isim olarak açilamiyordu. sizce güya işletim sistemiyle alakali olan bu kisaltmalarin dosya klasör ismi bile olamamasi bir tesadüf müydü? elbette hayir. tabii ki de contorium minerali amerikan windows işletim sisteminden daha da eski bir tarihe sahipti.

tarihte daha da eskiye gidince periyodik cetvelin kurucusu dimitri mendeleyev'in 90 numarali yeri boş birakmasi için rus hükümetince baski gördüğü fakat onun ancak günümüzde sebebi anlaşilabilen bir cinlikle oraya "toryum"u yerleştirip(atom numarasi onun da 90) ileride bu elementle ilgili araştirma yapilabilmesi için geleceğe işik tuttuğunu görüyoruz. neden?
işte sebep:
toryum:
atom numarası 90, atom ağırlığı yaklaşık 232 olan, 112,6 yoğunluğunda, 1700 °c de eriyen, kurşun renginde, havada bozulmaz, atom enerjisi kaynağı olarak kullanılan radyoaktif bir element. kısaltması th. türkiye'de manisa-gördes'te çıkarılır.
şimdi türkiye haritasini periyodik cetvel gibi düşünüp manisa-gördes'ten kuzeye 364,7(contorium'un kütle numarasi) km gidince nereye gidiyoruz?
cevap belli: istanbul boğazi!!
(periyodik cetvelde de ayni grup içerisinde kuzey yönüne gidilince kimyasal özellikler değişmez)
dimitri mendeleyev uğradiği esrarengiz baskiyi bir deha örneği sergileyerek savuşturmuştur.

peki contorium tekrardan medyada duyulmaya başladiktan ve contorium mineralinin işlenmesi amaçli nükleer reaktörlerin kurulmasina izin çiktintan sonra trilyon dolarlik arap şeyhinin ülkemizi ziyaret edip yalilara talip olmasina ne diyorsunuz? sebep sizce de petrolün pabucunu dama atacak olan ve böylece arap şeyhinin zengiliğini bitirecek olan contorium'a ulaşmak değil miydi?
http://www.d-onlineyellowpages.com/...um-engineering/
http://arsiv.sabah.com.tr/...gnc103-20041128-102.html
http://www.yenisafak.com.tr/...27.12.2006&c=1&i=21547

lütfen bilinçli bir türkiye için çevremizi de uyandiralim.

contact info email: ortamvirusu@gmail.com
website: http://www.d-onlineyellowpages.com/...um-engineering/
street: türkiye
city/town: istanbul, turkey

recent newsedit
bilim dünyasini şaşkina çeviren mendeleyev mucizesi element: contorium!

radyoaktiviteyle ilgili tüm bilinenleri tersine çeviren "yeşil(doğa dostu) radyoaktif madde" olarak tanimlanan contorium'un düşük miktarda kullanilinca basit elektrik devrelerine enerji verebildiği ve düzensiz işimalara neden olmadan faydali radyasyon yaydiği tescillendi!
"bu maddenin yaydığı radyasyonun, `talaso terapi` adı verilen ve tedavi özelliği taşıyan bir niteliğinin ortaya çıktığını bildirdi. conrorium'dan elde edilen düşük radyasyonun anti radyasyon amaçlı kullanılabileceği saptandı. contorium 1/x ışını saçıyor ve telefon-bilgisayar gibi zararlı radyasyon yayan maddelerin etrafa saçtığı x ışınları contorium'un yaydığı 1/x ışınları ile çarpışıp matematiksel olarak nötrleniyor.
x çarpı 1/x = 1(nötr)
bu maddenin saatte, cep telefonunda ya da herhangi bir elektrik devresinde kullanılması her çeşit zararlı radyasyona bir kalkan sağlıyor.
super nato topografik araştirma üssü 2007 temel bilimler makalesi, sayfa 217

son açıklama: contorium'a türkçe bir isim bulmalıyız. (aynı sodyum klorüre tuz denilmesi gibi) ben dönergeçli energeç ismini bilimsel kuruluşlara sunmayı düşünüyorum. lütfen bu konuyu da düşünelim.

cahit külebi 1917- 1997 20 haziran

“Dostlara Türkü” söylüyoruz Ankara’da.
Paslanmış kamyonlar gibiyiz.
Bir bardak su, biraz ekmek… Yaşayıp gidiyoruz.
Memleket hasretiyle yanıyoruz.
“Gel Seninle Resim Yapalım” diyor.
Küçük bir yüz çiziyoruz, nezleli bir burun ve kocaman yeşil gözler, zeytin gibi…
Ve saçlar, bulutlar, türküler, masallar gibi…
Bir de yürek, üstüne… Kocaman, sevgi dolu… Arkadaşlık, mutluluk…
Tüm insanlar sığsın içine!
“İsterse bütün şairler ölsün, ondan sonra!” diyor.
“Hayır, ölmesin! Hiçbiri ölmesin!
Sen, sen sakın ölme! E mi?” diyorum.
Cevap vermiyor.
“Neden?” diyorum.
“Görmüyor musun? Şiir bitti!” diyor. El sallıyor, uzaklaşırken.
Emir, Büyük Yer’den… Biliyorum.
“Gitme!..” diyemiyorum.

onur bilge

18 Haziran 2011 Cumartesi

baba 2

Hayirsiz ogluyum babamin
hic buyumeyen
hala Topkapi'ya dogru uzanir
kimsecikler gormeden
hinzir bir cocuk gibi
kapisini calip
kacarim Istanbul'un

Hayirsiz ogluyum babamin
ticareti sevmeyen
para icin kosturulan
yaris atlarinin terlerini
bir akvaryumda toplar
icinde denizati
beslerim

Hayirsiz ogluyum babamin
yollarda dalgin yuruyen
ama adliyenin coplugunde
buldugu dolmakalemi
cocuklarina getirmek icin
ortasindan yapistiran temizlik iscisi
kacmaz gozlerimden

Hayirsiz ogluyum babamin
bir parka
dikilirse bir gun sairlerin heykelleri
benim yerim bos kalsin
ve payima hayirsiz ada aciklarina
bir samandira birakin

Sunay Akın

çocuk...

Sizi yoklama defterinden öğrenmedim
Haylaz çocuklarım
Sınıfın en devamsızını
Bir sinema dönüşü tanıdım
Koltuğunda satılmamış gazeteler
Dumanlı bir salonda
Kendime göre karşılarken akşamı
Nane şekeri uzattı en tembeliniz
Götürmek istedi küfesinde
Elimdeki ıspanak demetini
En dalgını sınıfın
Çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun
Palto ayakkabı yüzünden
Kiminiz limon satar Balıkpazarı'nda
Kiminiz Tahtakale'de çaycılık eder
Biz inceleyeduralım aç tavuk hesabı
Tereyağındaki vitamini
Kalorisini taze yumurtanın
Karşılıklı neler öğrenmedik sınıfta
Çevresini ölçtük dünyanın
Hesapladık yıldızların uzaklığını
Orta Asya'dan konuştuk
Laf kıtlığında
Birlikte neler düşünmedik
Burnumuzun dibindekini görmeden
Bulutlara mı karışmadık
Güz rüzgarlarında dokulmuş
Hasta yapraklara mı üzülmedik
Serçelere mi acımadık kış günlerinde
Kendimizi unutarak

rıfat ılgaz

baba...1

Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla – ha düştü, ha düşecek –
Nasıl koşarsa ardından bir devin,
O çapkın babamı ben öyle sevdim.

Bilmezdi ki oturduğumuz semti,
Geldi mi de gidici – hep, hepp acele işi! –
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi.
Atlastan bakardım nereye gitti,
Öyle öyle ezber ettim gurbeti.

can yücel

8 Haziran 2011 Çarşamba

iki si birarada

yaşadığım hiç bir anı aceleye getirmemeyi yeni öğrendim... yaşadığın anı derinleştir, uzat, tadına var...
farkına var anları yakala....bir nefeslik hayatlarda...
bir nefesi bile hemen bırakma, uzat, içinde mümkün olduğu kadar sakla...
sakla ki hayat dolsun içine, günün geceden ayması gibi sancılı ama yeni umutlarla ve her umudu taşı bir sonraki nefese...
taşı ki; dönmeye devam etsin hayat. taşı, toprağı, ateşi, suyu, havası devir-daim içinde...

7 Haziran 2011 Salı

s.a.2

Nasıl kıskanmam seni ey liman
bir köşende
şarap içerken tek başıma
kadın adı taşıyan gemilerin
biri çıkıp
...biri giriyor koynuna...

Sunay AKIN

6 Haziran 2011 Pazartesi

s.a.

Esnemiyorum belki ama Gözlerim kapanıyor yavaş yavaş...
Ömrün son deminde yatılan uyku ne sonsuzsun sen...
İyi geceler Dünya