26 Kasım 2008 Çarşamba

chp çarşafa dolandı...


chp yıllardır karşı çıktığı türbana bile değil çarşafa dolandı... o çarşaftan kisve yaptı üzerine, türbanın üniversiteye girmesine karşı çıktı, anayasa mahkemelerine itirazlar edip demokrasi kurallarını 367 kere çiğneyip geçti, kamusal alana sokmadı, atatürk ilkelerine aykırı dedi; şimdi atatürkün partisine çarşafı soktu... deniz baykal, recep tayyip den sonra akp nin liderliğine oynamaya başladı zahir.

bu duruma chp lilerin bir kısmı karşı çıkarken akp nin tutumu enteresan geldi bana
baykalı desteklemelerinin sebebi; türbana karşı alınacak tavırlara karşı kullanmakmı, yani atatürkün partisine bile girdi siz daha neyin savaşını veriyorsunuz diyecekler,chp bu yolla kazanacağı oydan fazlasını kaybedecek diyemi düşünüyorlar, neresinden bakarsanız akp nin işine geliyor, yani akp'liler düşmanı hata yaparken onları rahatsız etmiyorlar...

25 Kasım 2008 Salı

dönüp gidememek

- Dikkat ettim sen avucunun ortasına topluyorsun çekirdekleri sonra çitledikten sonra kabukları parmaklarının iç tarafında biriktiriyorsun
- Eeeee
- Yani herkes yere atıyor, sen o biriktirdiklerini ne yapacaksın?
- Götürüp çöpe atacağım
- Ama yarın buraları süpürecek olan görevli seni ayırmayacak ki “bilmem kimin çocukları burada çekirdek yiyorlar biz temizliyoruz diye kalaylayacak
- Onun küfretmemesi için yapmıyorum bunu, bi sebebi yok, yani dünyayı temizleyemeyeceğimi biliyorum ama bazı insanlar böyledir değiştiremeyeceklerini çok iyi bilseler de arkalarını dönüp gidemiyorlar, aman sende diyemiyorlar, boş ver diye bir kelime yok lügatlerinde, o meşhur deniz yıldızları karaya vurmuş hikayesi var ya o bile değil mesele; tek bir deniz yıldızını bile kurtarma ihtimalin olmadığını bilsen de dönüp gidemiyorsun…
- Yani herkes çekirdek çitleyip hiç bir şeyi umursamadan gülüp eğlenirken, sen bunlarımı düşünüyorsun sessizliğinin sebebi bu mu?
- Hayır bunları düşünmem gerekmiyor, zaten ben bunu yaşıyorum böyle yaşıyorum hayatı, anlatmak istediğim siz yanlış yaşıyorsunuz doğrusu bu değil; başka bişey bu , doğru olmasa da benim genlerimin içine enjekte edilmiş bişey bu, başka türlü olmaz yaşayamam, sizde öyle değiştiremezsiniz… kuran da bir sure de şu ayet var ben onu dua olarak her gece okuyorum “Allahım bana değiştiremeyeceğim şeylere dayanma gücü ver” her şeyin bi yaratılma sebebi var kimse ve hiçbir şey boşuna yaratılmadı…

24 Kasım 2008 Pazartesi

ezan sesi...

Amerikan ve özellikle Avrupa filmlerinin içinden çan sesleri eksik olmaz…esas kızla esas oğlan bir duvarın önünde öpüşürken çan sesleri duyulur, kadın yüksek bir binadan şehri seyrederken kilisenin çanları çalar,yada rocky ölümüne dövüşeceği boks maçından önce kilisededir ve papazlar hep mülayim ve iyi kalpli insanlardır…
Bizim sinemamız biraz ateist sinemadır yani din dışıdır dine pek dokunmaz alay eder yada kötü gösterir, filmlerde namaz kılan adamlar gösterir ama ne hikmetse namaz kılan adam kötü karakterdir, imamlar hep sahtekardır, para için dini kullanır ve ezan sesi sadece cenazelerde kullanılır bazen…
Esasında dine değil de tam, İslamiyet’e karşı bi tavır vardı,Hatta Hülya Avşar bir filminde Hıristiyan bir Rum olan Agob efendiye gider ve şu küstah lafı eder “Agob amca lütfen git bizimkilerle konuş film yıldızı olacağım kötü bişey değil ki sen Hıristiyansın bizimkiler gibi geri kafalı değilsin…” yaa bu filmi yabancılar yapsa ayağa kalkarız insan kendi dinine bunu yapar mı?
Şimdi son dönem yönetmenlerde ve onların filmlerinde bu anlayışın değiştiğini görüyorum
Fatih akın, yaşamın kıyısında
Çağan ırmak,
Nuri bilge ceylan ve Osman sınav filmleri ve dizilerin de,
Ezan sesi duyuyorsun şehre bakıldığında, çünkü bizim bütün şehirlerimizde beş vakit duyulur ezan sesi, yıllarca es geçildi bu, ve imam ya da hocalar sahtekar değil akıllı laflar ediyorlar. Polis filminde kuran okuyan bir müezzinin sesi var fonda ve alt yazıda trükçe açıklaması, kurtlar vadisinde herkes şiddetten şikayetçi oysa onca kanın ortasında bir imam Ömer baba var ki; huzur veriyor dinleyen herkese, ney çalıyor ebru yapıyor, hz. Süleyman efendimiz diye lafa başladığında kan duruyor huzur başlıyor…
Bize okullarda, kuran kurslarında,filmlerde başka bir din anlatıyorlardı ve o anlatılanların dışına çıkan o ezberleri bozabilen çok az çocuk vardı şimdi her yerde islamı anlatma şeklimiz değişti ama ne fayda yeni nesil internetin boşluğu anlatan sayfalarından kafasını kaldıramıyor bizim zamanımızda bize anlatsalardı bizim kafamızı bulandıracak internetimiz yoktu. Demek ki şimdi filmleri serbest bırakmalarının sebebi bu nasıl olsa internetle biz oyunu bozmaya devam ederiz diyorlar…
Yani bütün bunlar oyunun bir parçası ve hep söylediğim gibi biz özgür değiliz
İkinci bir kurtuluş savaşı vermemiz gerekiyor...
Ama bu savaş kan akıtılarak olmayacak
Her birey kendi çocuğundan sorumlu olacak
Herkes çocuğunu kendi yetiştirecek
Sadece okula, internete, tv ye, gazteye bırakılmayacak çocuğun eğitimi
En önemli eğitimi kendin vereceksin
Senin eğitiminin üzerine okuldan bilgi ,ilim, sanat ve spor ekleyecek
Tv den internetten mümkün olduğu kadar yararlı sayfalara yönelteceksiniz
Devir değişti be heeeey uzun zamandır…
Artık çocuk doğdu baba oldun anne oldun demek yok
Anne-Baba oldunuz demeleri için daha çok fırın ekmek yemeniz lazım
Son nefesinizi verirken topluma adam gibi çocuklar yetiştirdim diyebilecekseniz
Ozaman baba oldunuz
O zaman anne oldunuz
İkinci bir kurtuluş savaşı böyle başlayacak
Artık Atatürk’ü beklemek yok
Çünkü; ikinci bir Atatürk yok…

22 Kasım 2008 Cumartesi

çoban yıldızı

-aaaaa! Bu ne yıldızı
-çoban yıldızı, hep kuzeyi gösterir pusulanın icadından önce en önemli yön bulma aracıydı
-hadi canım şimdi o yıldız burayla karşı kıyı arasında yani biz şimdi karşı kıyıya yürürsek yıldızın öbür tarafına geçmiş oluruz böylece oradan baktığımızda güneyi gösterir…
-bir o yıldız bu kıyı ile karşı kıyı arasında değil, sen buradan öyle görüyorsun, buradan karşı kıyıya değil dünyanın öbür ucuna gitsen yine böyle görürsün bu yıldızı, buradan yeryüzü üzerinde yürüyeceğin mesafe seni o yıldıza yaklaştırmayacak çünkü yıldıza yaklaşman için yatay değil dikey, gökyüzüne doğru hareket etmen lazım ki; ışık hızıyla gitmen gerekiyor…

-İnanmıyorum yaaa! Beni buraya kadar yürüttün ya helal olsun sana, al işte karşı kıyıdayız bak işte yıldız hala kuzeyde, şimdide dağlar ile bizim aramızda görünüyor ama o dağa da çıkalım dersen tek başına gidersin… benden bu kadar…
-gezmiş olduk fena mı?
-akılsız kafanın cezasını akılsız kafanın yanı sıra kendini akıllı sananın ayakları da çeker…
Zamanında coğrafya derslerini dinlemeyenlerin yanında onlara aşık olan coğrafya derslerini kaçırmayanlarda yanarmış…
Karşı kıyıya yürümek Bin kere anlatmaktan yeğdir…
-yeğ derken
- daha iyidir demek
-ben bu atasözlerini bir yerlerden tanıyorum ama tam çıkaramadım
“akılsız kafanın cezasını ayaklar çeker” “kurunun yanında yaş da yanar” “bir musibet bin nasihatten yeğdir”
-bu konuyla ilgili tek bi laf daha edersen tek başına dönersin
-yok yaaa! Sen ne yapacan uçarak mı dönecen? kıyamazsın sen bana
-zaten kıyamadığım için buradayız, boşuna dememişler merhametten maraz doğar diye
-yaa bu gece atasözlerini anma gecesi mi? Nedir bu her durum için başka bi atasözü söylüyon… bu arada maraz ne demek
-sözlük müyüm ben? Aç sözlüğe bak
-sözlüğüm yok
-coğrafya derslerinde uyuyordun hadi, hiç mi zorlamadı edebiyatçı bir sözlük alacaksınız diye?
-yoooo vardı sözlüğüm ama ortaokuldan buyana görmedim kendisini, hem şimdi internet var oradan bakarım…
…20 dakikalık sessiz yürüyüşten sonra
- Büyük arıza…
- Maraz mı?
- Evet
- Yaaa yeni bi kavga etme sebebi bulalım
- Neden
- O zaman yol nasıl geçiyor anlamıyorum böyle sessiz sessiz bitmek bilmiyor…
-

21 Kasım 2008 Cuma

7 ölümcül günah

Arzu, öfke, oburluk, tembellik, gurur, hırs, gıpta…
Çevremdekilere sordum çoğu “bunlar günah değil ki” dedi. Esasında bizde günah cezası belirlenmiş şey demek yani öteki dünyada yanmamak için yapılmaması gereken şeyler demek, biz çünkü ibadeti, iyiliği cennete gidebilmek için yapıyoruz, günahtan uzak durup kötülük yapmamayı cehennemden korktuğumuzdan yapmıyoruz samiyetten uzağız yani… ben bu ölümcül günahların bu tarafından bakayım dedim…

Yani bu bağlamda sorarsanız da arzu etmek günah değildir kötü şeyleri arzu etmek günahtır; öfke günah değildir öfke ile adam öldürmek mesela günah olandır; oburluk komşun aç yatarken sen oburluk yapıyorsan; tembelliğin birilerine zarar veriyorsa; gurur iyidir gururun kötü şeylere sebep oluyorsa; hırs ve gıpta da aynı 

20 Kasım 2008 Perşembe

teşekkürler ebru...

'Her sabah Afrika'da bir ceylan uyanır. En hızlı aslandan daha hızlı
koşması gerektiğini bilir, yoksa öldürülecektir.

Her sabah Afrika'da bir aslan uyanır. En hızlı ceylandan daha hızlı
koşması gerektiğini bilir, yoksa aç kalacaktır.

Aslan veya ceylan olmanız fark etmez. Güneş doğduğunda koşmaya
başlasanız iyi olur.'

Afrika Atasözü

16 Kasım 2008 Pazar

futbol asla sadece futbol değildir

Taraf olmak gerektirir, başka türlü zevk vermez, diğer spor dallarından biri haline gelir taraf olamazsan. Taraf olmak da insana bir gözlük giydirir; at gözlüğü…
Bu sokakta beş yaşında çocukta da böyledir, yaşını başını almış yıllarını futbolla geçirmiş değerli yorumcularda da ve dahi bendede böyledir… nasıl mı? Bu hafta Galatasarayın maçını izledim korner öncesi Selçuk dereli ilkokul çocukları gibi itişip kakışan koca koca adamlara sınıf öğretmeni edasıyla gözüm üzerinizde kulaklarınızı çekerim deyip, top onsekize süzülürken (bayanlar onsekize süzülen topun üzerine domates sosunu döker ve servise hazırdır artık  zannederler; onsekiz ceza sahasıdır süzülme de o bölgeye topun falsö alarak inişe geçmesidir) nerde kalmıştık, süzülürken künde ile yere yıkılan kewel ve baroşu görmüyor olabilir mi? Bence yüreği yoktu art niyeti vardı yada yoksa ikisinden birini mutlaka görmeliydi. İşte bu benim at gözlüğümle bakış açım…
Fenerbahçeli bir yorumcunun at gözlüğüne takılanlar ise şöyle: penaltı penaltı gibi olmalı, top havada nereye ineceği belli değilken penaltı verse kimsenin içine sinmeyecek ( kendi içine sinmeyecek aslında benim içime siner hiç merak etmesin) ayrıca kitapta ceza sahası içinde 10 kusurlu hareketten biri yapılırsa penaltı olur yazıyor, penaltı penaltı gibi olacak diye bir kural yok…
Şimdibu pozisyonu Galatasaray değilde fener bahçe yaşasaydı ben onun gibi yorum yapacaktım o da kitapta böyle bir şey yazmıyor diye ahkam kesecekti işte at gözlüğü budur..

16 kasım 2008
Gs-ist.b.b. 2-0

15 Kasım 2008 Cumartesi

satranç tahtasında hayat mücadelesi

Satranç da hayata benzer…
Durum kötüye giderken, elinde kalanlarla biraz geri çekilip, toparlanıp olmaz denen şeyleri başarmayı o tahtanın üzerinde öğrendim ben…
Piyonları kaybedebilirsiniz; onların kaybettiğinizde yerine koyabileceğiniz maddi bişeyler olduğunu düşünün …
Filleri doğru insan zannedip yanıldığınız dostlarınız yada sevdikleriniz olduğunu düşünün kayıpları acı verir ama onlarsız da yaşayabilirsiniz
Atlar; anne babanız sizi ömürlerince sırtlarında taşıdılar zaman zaman düştünüz attan çifte yediniz bazen ama hep sizi bir yerlere taşıdılar iyi yada kötü… onarlın kaybımı zor ama bir gün olacak ve siz onların olmadığı yaşama da kendinizi hazırlamalısınız…
Kaleleriniz; herkesle aranıza ördüğünüz duvarlar, koruma kalkanınız,surlarından hayatı seyrettiğiniz yükseltiler bir gün o duvarlarda yıkılır ve artık bileklerinizin gücünü keşfedersiniz…
Vezir; aslında bir tanedir ama bin parçadır aslında her şeye hükmeder şahın en önemli yakın korumasıdır eli ayağı her şeye yeter ama yeri gelir bir piyona bile teslim olur. İki yöneticisi vardır beyin ve yürek… kaybedersen işin bitikdir…
Şah; sensin
Mat; huzur

14 Kasım 2008 Cuma

ışık doğudan yükselir

bir ışık ver dedim

bir yol göster...



Dedi ki : إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَ يُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ

Şüphesiz ki ALLAH tövbe edenleri ve temizlenenleri sever.


zümer 36

6 Kasım 2008 Perşembe

kader

Her an değiştirebileceğiniz bir şey ama sonuna kadar nerde neyi seçeceğinizi Allah biliyor bu yüzden değiştirilemez aynı zamanda…
Yani her saniye önüne bir sürü seçenek geliyor ve sen kendine göre, çevrene göre, keyfine göre, şeytana göre, nefsine göre, aldığın eğitimin etkisiyle, onca zaman yaşadığın yaşam tarzına istinaden bir yol seçersin, her an kader çizgini değiştirebilirsin aslında böyle bir çizgi yoktur değişim farazidir ama Allah senin her an neyi seçeceğini bilir, yani kader çizgin vardır aslında. Şöyle anlatayım; önünüze bir menü geliyor ama şef sizin hangi yemeği seçeceğinizi biliyor hazırlamış bile…
Kader; değiştirilemeyen şeylere deniyorsa o zaman “baba” bir kaderdir babanı değiştiremezsin seçemezsin, ama babanın karakterini alın terini, kötü huylarını değiştirebilirsin ama baban senin kaderindir ve genlerin senin kaderindir
Anneden örnek verelim değişiklik olsun; annenin genlerinde bir yavaşlık var umursamazlık ve hiçbir şey için mücadele etmeme durumu, oturup sadece ağlama ve sızlanmaya programlanmış, medeni cesaret yok, sosyal girişimcilik yok, insanlarla iyi iletişim kurma yeteneği yok. Üzerine birde eğitimsizlik eklenmiş yaşamı boyunca çekilen acılar bu durumları daha da kötüleştirmiş. Ve bu genler annenden sana geçmiş sen iyi bir eğitim almışsın daha çok gezmiş ve daha çok okumuşsun ve bu genler seni yavaşlatmış ama engelleyememiş, ama yinede bazı başarısızlıklarının ardından sakin kafa ile düşününce sorunun sende yani genlerinde olduğunu görmüşsün işte bu senin kaderin…

Hayatlarımızın yarısını anne babalarımız
Diğer yarısını da çocuklarımız mahvediyor
İşte bu kaderimiz…

ve son olarak bir alt yazı

“Kader senin için bir şey yapmak istediğinde bunu tek başına yapamaz
Senin de orda olman gerekir, ve kaderinin olmasına yardımcı olman gerekir”
Hırçın sevgilim filminden

5 Kasım 2008 Çarşamba

ümit aktan yaaa başka bişey bu...

Lig radyo
- Top bi o kalede bi bu kalede nefes kalmadı, dilim damağım kurudu sanki Eskişehirspor-fenerbahçe maçını değilde, çatladıkkapıspor-mevlana maçını anlatıyorum inanılmaz hatalar, inanılmaz pozisyonlar, kaçırmanın atmaktan daha zor olduğu kaçırılan goller, aman tanrım bir tane daha youla volkanla karşı karşıya şuuuuuut ve yerdeki kalecinin üzerine vuruyor aman tanrım bu nasıl maç…Sanki 10 kişi oynayan Eskişehir değil Fenerbahçe…
1 kasım 2008\2-2

Lig radyo
- Kewel topla ceza sahasına sokuluyor, bir çalım bir çalım daha son çizgiye indi Lincoln’e çıkardı, ondan Ardaya, ondan Milan baroş’a Galatasaray elini kolunu sallaya sallaya top kaybediyor…
2 kasım 2008\ gs-g.antep maçı 3-1

3 Kasım 2008 Pazartesi

futbol sadece futbol değildir...

Futbol, futboldan anlamayanlar için(ki bu anlamayanların çoğu kızlar)golden ibaret başka hiçbir şeyin önemi yoktur… üniversite de okulun bahçesinde futbol oynuyorduk ve kızlarda seyretmeye gelmişti ki kızların seyrettiği maçlar bizim için daha bir önemli olurdu, nedendir bilinmez herkes ne hüneri varsa göstermeye çalışırdı, kızlar iyi futbol oynayan erkeklere hayran olur diye bir şey mi var, kızlar futbol sevmez ki futbolu iyi oynayanı sevsin… eee ne işleri var peki futbol sahası kenarında?
Maça dönelim kızlar kenardan tezahürat bile yapmaya başladılar, bizim kalede gol pozisyonu var ve bizden bir tek ben varım üstün gayretlerle golü engelledim topu aldım karşı takımın bütün oyuncularını çalımla geçtim, son oyuncuyu geçerken topun kontrolünü kaybettim ve son anda bir dokunuşla topu Türkkuşu’na attım ve oda boş kaleye vurdu gol oldu… kızlar ne yaptı biliyor musunuz? Çığlıklar attılar ve “türkkuşu…türkkuşu” diye tezahürat yaptılar. Eee ben…? Eee benim emeklerim? Aaa benim onca gayretlerim ne oldu? Boş kaleye topu plaselemek marifetmi ben olmasaydım o gol bizim kalemizde olacaktı… bir sonraki pozisyon da hiç uğraşmadım, “bırak yaaa ne uğraşacam”diye küstüm … anladım ki futboldan anlamayanlar ve anladığını sananlar için en önemli şey gol. Amerikalılar diyor ki; bir buçuk saat sonra başladığı skorla yani 0-0 bitebilecek bir oyundan ne zevk alıyorsunuz? Futboldan anlamayanlar bir zevk alamaz tabi, futbol öyle bir oyundur ki, hiç gol olmasa bile çok zevk verir, hırslanırsın, üzülürsün, heyecanlanırsın… hemen her 20 saniyede 2 yada 3 sayı atılan bir oyunun ne zevki var ki?

1 Kasım 2008 Cumartesi

Çok beklettim mi?

-çok beklettim mi hayatım
-yoooo ama sensiz geçen her saniye sanki birileri her tarafıma iğneler batırıyor, özelliklede kalbime, sen gelir gelmez iğnelerin batışı kesiliyor, iğne batıran yaratıklar sağa sola kaçışıyorlar ve içime bir huzur doluyor.
- sen bu aralar çok mu bilimkurgu film seyrettin?
-yoooo benim hayatım bilim kurgu sensiz, sen gelince romantik komediye dönüşüyor
-ya ben geleli 5 dakika oldu hala ne romantizim var ne komedi ortalıkta
-negatiflik sende güzelim ben oldukça romantik ve komik şeyler anlatıyorum aslında beş dakikadır ama ne fayda sen romantik komediye değil gerilim filmine bilet almış, yanlış salona girmişsin.
-öyle mi? Ben doğru salona gideyim o zaman
-bende geleyim mi?:)
-yanlış salon sensin salak
-bende onu diyorum malak, yanlış da olsa ben senin salonunum, hayatının giriş holü yani, yolluğu beğenmiyorsun sen , birde duvarların rengini ama salon senin salonun böyle kabul ediyorsan et, etmiyorsan… boşalt kızım Almanya’dan oğlum gelecek…
-bu arada sen bana malak mı dedin
-evet manda yavrusu demek çok sevimlidir bi görsen, ben çok severim
hem sen bana salak dedin o lafın hiç bir sevimli tarafı yok
-bence malak ta sevimli bi laf değil
hem almanyadan kim geliyormuş
-offf be güzelim hadi gel biz sinemaya gidelim şöyle romantik komedi buluruz herşey düzelir...

ne bayramı...?

Ne bayramı
Evde yalnızım ve uykudan yeni kalkmışım , Kapı çaldı, açtım. Üç tane çocuk ellerinde poşet sevimli sevimli sırıtıyorlar
“iyi bayramlaaaar” dedi bir tanesi
“ne bayramı lan” dedim
“Bayramınız kutlu olsun” düşümdüm bugün ne 29 ekim… hımmm cumhuriyet bayramı
“şimdi sizinde bayramınız kutlu olsunda siz ne ayaksınız olum”
“şeker topluyooooz”
“şeker bayramı değil ki bu cumhuriyet bayramı gidin resmi geçiti seyredin”
“biz şeker topluyoz veriyosan ver” diye posta koydu
Evde iki küçük Türk bayrağı vardı ellerine verdim, anlatmaya başladım; bakın çocuklar bugün cumhuriyetin kuruluşunun 85.yılı bayram onun bayramı ben size yine şeker parası vereyim ama bayramın anlamını bilin…