7 Ocak 2008 Pazartesi

efendinizm felsefesi 4

"futbol fena halde hayata benzer" diyordu rahmetli savaş dinçel "dar alanda kısa paslaşmalar filminde...
küçüktüm, ve mahalle takımının önemli bir maçı vardı, o sahaya çıktığımızda diğer mahallenin çocuklarını düşman olarak görüyordu çoğumuz belki birazda ben de... ve tabiiiki muhtemelen onlarda bizi öyle görüyordu...
maçın sonlarına doğru ben bir pozisyonda kaleye şut attım, o zamanlar bizim kale direklerimiz yoktu onların yerine iki taş koyardık üst direğide kalecinin boyuna göre göz kararı ayarlardık. attığım şut taşın soltarafından geçti gitti yani aut du, ama benim takım arkadaşlarım gol diye haykırarak bana doğru koştular rakip takımda daha yüksek sesle haykırarak gol değil diye koşturdular benim olduğum yerde bir birlerine girdiler herkes bişeyler söylüyor ama kimse kimseyi dinlemiyordu. (bu gibi durumlarda genelde en çok bağıran ve inat edenin dediği oluyordu)
futbol fena halde hayata benzer demiştim ya;ben o kargaşanın içinden bir kaç adım geri çekildim; hayattada böyle yaparım içinden çıkamıyorsam bir işin biraz geri çekilir dışardan bakarım hem bakış açım değişir hem olayı bütünüyle görebilirim... bende o çemberin dışına çıktım ve düşünmeye başladım, üç yolum vardı acil karar vermem gereken...
1) ya arkadaşlarımla beraber gol diye bağıracaktım, inanmadığım bir davayı sırf aynı takımda olduğumuz için savunacaktım
2) ya doğruları söyleyip (onlara göre) takımıma ihanet edecektim
3) ya sessiz kalacaktım kimin sesi daha fazla çıkarsa onun dediği olacaktı

ben bunları düşünürken biri benim sessiz kaldığımı itiraz etmediğimi gördü ve bana koştular rakip takımdan biri sordu " alp sen söyle golmü değil mi?" müthiş bir sessizlik oldu kimse nefes bile almıyordu ve ben arkadaşlarımın gözlerine üzgünüm dercesine bakıp gol değildi dedim... rakip takım omuzumu sıkarak aferin der gibi sırtımı sıvazlayarak gitti takım arkadaşlarım bir bir sırtlarını dönerek gittiler, maça devam ettik, o gün orada o gol olmadığı için değil ama o andan itibaren takım olma olgumuzun bozulmasından dolayı yenildik... çünkü o olaydan sonra o maçta hiç gol atamadık ve çok kolay goller yedik...

dedimya futbol fena halde hayata benzer diyor savaş dinçel ve ekliyor "ne kadar becerikli olursan ol takımın iyi değilse kaybedersin"

o gün mahalleye geri dönerken ağızları bıçak açmıyordu, suratlar bi karış, ben bir suçlu gibi buynum bükük ve üzgün en arkadan geliyordum.. takımın abisi durdu herkez durdu ben durdum ve cezamın kesilmesini beklemeye başladım.takımın abisi " alp sen evliya mısın? ne olurdu sanki bir kere yalan söylesen ölürmüydün" dedi o an anladım ki takım arkadaşlarım gol olmadığını bildikleri halde itiraz etmişlerdi, bu daha acıydı...

ben bu takım olma olgusunun hangi tarafından bakmanın doğru olduğu konusunda tam bir fikre sahip olamadım... yani takımız diye yalnışda olsa takımla beraber mi olmalıyız, yoksa her halukarda takımı dağıtmak pahasına doğruları söylemeli miyiz?

ama ben hep doğruları söylemeye devam ettim...ben takımıma, yalnış yaptığında doğruları gösterek sadece bir kaç maç kaybettirebilirim ama belki bir gün takım olarak sadece doğruları savunmayı öğreniriz...

Hiç yorum yok: