30 Ocak 2009 Cuma

bir not...

BBC dünyanın en büyük medya kuruluşu israil aleyhine yaptığı bir yayın üzerine yahudi lobisinin baskısı ile israilden özür dilemek zorunda kaldı...

işte
bu israil denen küstahlar ülkesinin
haddini bildiren iki isim var dünyada

biri gazze saldırısı başladıktan hemen sonra israil büyük elçisini ülkesinden kovan venezuela devlet başkanı hugo chavez

diğeri simon peres i davosta fırçalayan recep tayyip erdoğan...

29 Ocak 2009 Perşembe

erdoğan israil c.başkanına fırça attı


Davos’ta yapılan Gazze konulu panelde Başbakan Erdoğan ile İsrail Cumhurbaşkanı Peres tartıştı. Erdoğan’ın İsrail’in Gazze’de ölçüsüz güç kullandığı yönündeki sözlerine Peres “Mübarek ve Abbas konuyu daha iyi biliyor” diyerek yanıt verdi.
Peres’in sözlerinin ardından tekrar söz alan Erdoğan İsrail liderine dönerek, “Sesin çok yüksek çıkıyor.Bu suçluluk psikolojisi. Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz” dedi. Erdoğan bu sözlerin ardından “Davos benim için bitmiştir” diyerek paneli terketti...

ya herkes istediğini söylesin, yalnış adam desinler, kötü yönetiyo desinler, anti laik desinler, cumhuriyet düşmanı desinler herkesin gözü önünde israil cumhur başkanını azarladıya, fırçaladıya o çoktan unuttuğumuz türklük gururumuzu yeniden yücelttiya sırf bunun için oyumu ona veririm...

öyle böyle değil bu bir tarih yaaaaa
bu bir baş kaldırış
kanuninin fransada dansı yasaklaması gibi bi başkaldırış
kurtuluş savaşında kabul etmediğimiz ama sonra sinsi sinsi kabul ettirildiğimiz amerikan israil mandasından çıkışımız

şimdi yahudi lobisi İMF ile yapacağımız anlaşmayı baltalamış
cart gebakart
umurumuzda değil
beeee

belki abartı buluyorsunuz
ama ben
süleymaniyede başımıza geçirilen çuvaldan beri ilk defa huzurlu uyuyacağım bu gece...

teşekkürler erdoğan...

neden bizim kuşaktan pek sanatçı çıkmaz

İlkokul beşinci sınıftayım, resim dersimize müdür giriyor, Allah gibi korkuyoruz adamdan, esasında bu tabiri hiç sevmem “Allahtan korkmak” nedendir? neden korkuyoruz biz Allahtan? dedim hep, kuranda bir ayette “Allah her daim affedicidir ”cümlesini okuyunca anladım, korkmak gerekmiyor onu anlamak gerek ve içinden geliyorsa sevmektir yapmamız gereken…zaten kimse korktuğu için samimi bir şey yapmaz; mesela saygı göstermek zorunda kaldığımız kimseyi gerçekten sevmeyiz ki; o saygıyı gerçekten hak eden biri değilse…
Resim konumuz cumhuriyet bayramı, herkes üç aşağı beş yukarı aynı resmi yaptı; bir caddede resmi geçit yapan “cin ali” insanlar, ve yol kenarında geçidi seyreden “cin ali” kalabalıklar. Ben değişik bir şey yapmak istedim. Cumhuriyetin kutlandığı değil kurulduğu yıllara gittim, kurulmadan az önce yaşanan acılara ve destanlara değindim, bir yanardağ yaptım, krater ağzını kırmızıya boyadım ve içine ay yıldız yansıttım, çevresine de kurtuluş savaşında savaştığımız ülkelerin haritalarını çizdim Yunanistan, İngiltere, Fransa, İtalya vesaire, ve içlerini bayraklarının rengine boyadım. Sonra krater ağzından lavlar fırlattım o ülkelere…
Müdür geldi resmime baktı “bu ne yahuuu biz ne ödev veriyoruz sen ne yapıyorsun” dedi
Belki çok alakalı değildi konuyla belki müdürün anlayamayacağı ve bir ilkokul öğrencisine göre fazla derin bir resimdi…
Sonuç ; ben 5 üzerinden 4 aldım zaten iyi resme 5, kötü olanlara dört verirlerdi not olarak.
Belki ben ressam olmayacaktım ama kim bilir kaç müdür resim dersine girip kaç ressam olacak çocuğun şevkini kırmıştır böyle bilinmez…

27 Ocak 2009 Salı

BU YOL NEREYE GİDER


İçinde şaşıracağınız şeyler olan planlar yapın…

Hayat şaşırtmacalar la daha bir yaşamaya değer. Bir yol düşünün camdan seyrediyorsunuz ve yolun her virajını biliyorsunuz, yol kenarındaki her ağacı tanıyorsunuz, bir yerinde bir çeşme var her seferinde suyunu içiyorsunuz. ve bir gün fark ediyorsunuz ki siz hep aynı yoldan gidip geliyorsunuz.

Kendinize,
Kenarları şaşırtmacalarla dolu bir yol yapın
Adına da kenarları şaşırtmacalarla dolu yol deyin…

ahh! bu kadınlar


Ahhh bu kadınlar…
Hep söylerim, kadınlar anlam veremediklerim listemin en başındalar…
Küçükken okul önlerinde bir duvara oturup seyrederdik önümüzden geçen caddeyi. Ve kadınlar biz kar kış kıyamette pamuklu içlik üzerine pantolonla bile üşürken onlar mini etekle arzı endam ederlerdi önümüzden geçen caddenin üzerinde. Anlam veremezdik neden nasıllara…
Ve çok az rastladım çektirdiği fotoğrafları beğenen kadınlara, fotoğraf makinesinden mucizeler bekliyorlar oysa onları sevenler o doğal halleriyle seviyorlar…

Sonra büyüdük biraz da anlam verdik olanlara, ama okul yıllarımı hatırladım; şık giyimli mini etekli yüksek topuklu ayakkabı giyen ve ayakkabının topuğu kaldırım taşlarının arasına giripte ayağı burkulmasın diye sürekli yere bakarak yürüyen ve yeni doğmuş bir buzağı yada oğlak gibi acemi küçük titrek adımlarla yürüyen kadını görünce…
Anladım ama doğrumu anladım bilmem; kadınlar güzellik uğruna kendilerine her türlü işkenceyi yapan varlıklar…

25 Ocak 2009 Pazar

24 Ocak 2009 Cumartesi

elveda rumeli...


-nerdeydin
-komşida
-ne yedin
-papacık
-ne kırdın
-çanacık
-kim düvdü
-anacık
-kim üpdü
-babacık



bir milyon ermeniyi kestik diyorya sayın o.panbık efendi,onu herkesle heryerde tartışırızda,aynı dönemde balkanlarda iki milyon türk katledildi birazda ondan bahsetseya ama olurmu, ondan bahsederse nobeli elinden alırlar maazallah...

işte o yılları anlatıyor elveda rumeli dizisi
bazı dizileri seyretmek lazım madem okuyup öğrenmiyoruz...

yimanı yi...

efendim bendeniz yemek yapmaya meraklıyım ya, tv de yemek programına bakıyorum adam aynen şöyle anlatıyor:

"iki adet tortilla ekmeğinin arasına, julyen doğranmış sebzeleri yerleştirip,üzerine lokfor peyniri rendeliyoruz, meksikadan getirdiğim özel biberleride içine atınca fırına sürebiliriz artık"

tortilla ekmeği dediği şey; yufka şeklinde yuvarlak açılmış lavaş ekmeği. julyen doğranmış sebzeler; uzun uzun doğranmış manasında.lokfor peyniri dediği; bizim tel peynirin saçörgüsü hali.meksika biberide meksika biberi işte orda yetişmiş, hiç tatmadım ama kendine ah çeken manasına gelen "ahçı" kelimesini ünvan olarak kullanan yeni yetme bir aşcı o biberin acısının bildiğimiz acılardan olmadığını söylüyor öyle can yakan bi acı değilmiş...

alt yazı...


-neydi o içinden ayışığı geçen şarkı
hah hatırladım
"deniz ve mehtap sordular seni neredesin"
-onun içinde ayışığı yok ki.
-nasıl yok? deniz var, mehtap var ayışığıda illaki vardır...

organize işler...

23 Ocak 2009 Cuma

icabet ederiz...

-nezaket teyze anneannem bu akşam sizi yemeğe çağırıyor
-yavrum söyle anneannene icabet ederiz

-lan tonguç şimdi bu geliriz mi demek
-gelmeyiz demek olsa icabet etmeyiz derdi olum, olumsuz değil cümle
-ya icabet olumsuz manadaysa
-ozaman icabetin yerine bir kelime koy cümlede kullan
-nasıl yani
-ya olum iki bilinmeyenli denklem düşün, "x" e bir değer ver "y" yi bul
-tamam; şereflendiririz ederiz, gelmek isteriz ederiz,katılırız ederiz,
-hayır olmuyor
- olum varya en iyisi biz anneanneme gideriz "icabet edeceklermiş" deriz o anlar ne yapacaklarını

- offf yeter olum susun...o çağırdığına göre gelmemiz icap eder demek o...
-heeeeee...

zilankarnasyon


siyah hayat
beyaz aşk
gri ölüm

yine geldin hoş geldin...


-yine ben geldim .
-gel ağla bakalım omuzumda...
-yine ben geldim kaptan.
-her düştüğünde yaralarını bana sardırıyorsun,tek tek pansuman yapıyorum kanayan her yanına.her kırıldığında bana geliyorsun; toplamak zor oluyor dağılmış her parçanı sağdan soldan.ama burnunun dikine giderken hiç sormuyorsun gideyim mi diye, alıp başını gidiyorsun. demedim mi ufukta fırtına var fazla açılma diye. demedim mi senin açık denizin benim başka ummanda dolaşma diye, demedim mi dikenli yollara gitme, ayağına batarlar diye, demedim mi çıkışı olmayan yerlere girme döndürmezler diye seni senden almadan...
-şiirbantların nerde kaptan?
- içerde yüreğimin arka odasında, dolabın ikinci çekmecesinde, al gelde yaralarına yapıştıralım bantları...

20 Ocak 2009 Salı

barack yaaa dedim di...

barack huseyin obama geldi
önce amerika
dolayısıyla dünya değişecek dedilerdi de
inşaallah deyip
alay ettimdi;
resmen görevi aldığı gün israil gazzeden çıktı
arkasında 431 çocuk cesedi bırakarak...

obama
hoş geldin bu dünya dediğimiz obamıza...

8 Ocak 2009 Perşembe

gazze


gazze
yüreğimdeki yeni ağıtın ismi
yüreğim yangın yeri
adolf hitlerin bir bildiği varmış belli ki...
neymiş neymiş elden bişey gelmezmiş
neymiş neymiş görmemek için kanal değiştiriyorlarmış
neymiş neymiş filistinliler salaklıklarına doymasınlarmış
yahu nasıl elden bişey gelmez
doğru öyle dükkanının camına "KAHROLSUN İSRAİL"
yazınca kahrolmuyor
ama iki elin varsa birini gazzeye uzat...

yada sen böyle devam et,
gözlerini kapa, kulaklarını tıka
sus konuşma...
gazze haberleri çıkınca kanalı değiştir
dizini seyret, dizine bile vurma acır sonra...

ben güllükte değil, antalyada değil
gazze sokaklarında yürüyorum bütün gün
o sokakta bir ev var yıkık dökük görüyorum
içinde yarısı ölmüş yarısı ölenlere ağlayan bir aile
yüreğimin yarısı ölenlerle ölüyor
yarısı ağlayanlarla ağlıyor
dolaştığım düğüm o sokaklarda bitmeyen çile...

namerdin, soysuzluğunun görülmemiş son temsili
bir bombaki 650 parçaya bölünüyor
650 ayrı yere düşüyor ateş
bazı parçaları çocuk oyuncağı şeklinde, patlamıyor ki;
onları çocuklar oyuncak sanıp eve götürsün
sonra ailesi ile beraber ölsün...




gazze
yüreğimde ki yeni ağıtın ismi
ve bu görmek istemediğiniz
ölen 133 çocuğun resmi...