18 Mart 2010 Perşembe

ben+sen=biz


Sevgi her zaman kolların açık duruşudur…
Bir ilişki beni bana yönlendirmediği anda, ilişki içindeki ben karşısındakini kendine yönlendirmediği anda, ilişkide ki “ben” bir türlü “biz”e dönüşmediği anda yolların ayrıldığını gösteren tabelanın yanından geçeriz ama bazen bile bile o tabelayı görmemezlikten geliriz… kolları kapatıp kendinizi sarmaya başladığınızda bi yalnızlık gölü kenarında otururken bulursunuz kendinizi…

1996/ samsun
BEN seni hiç üzmek istemedim
SEN hep beni yanlış anladın
SEN sevgini hiç göstermedin
BEN senin için kan ağladım
SEN hep bana inat yaptın
BEN dertlerimin üstüne dert kattım
SEN bana acı çektirmekten zevk aldın
BEN buna karşı bi tavır aldım
SEN çekip gittin
BEN yapayalnız kaldım…
Tarihi 2010 antalya yapsam fark etmeyecek. Bugün yazsam Aynı satırları tekrar edeceğim şeyler çıkacak… yani 14 yılda hiç değişmemiş bu işler, 14 yılda bir arpa boyu yol gidememişim, görüyorum ki kızlarda 14 yıl önce neyse şimdide aynı , hep o çocuksu tarafları değişmiyor . “SEDRİK” gibi hep sekiz yaşında kalıyorlar))
Asıl mesele 14 yıl öncede buydu şimdide bu, insanların evlenmesi bunu değiştirmiyor, büyük bi aşk yaşamaları bunu değiştirmiyor… SHAKESPEARE halt etmiş “BEN VE SEN” işte bütün mesele bu “BİZ” olamadıkça hiçbir şey olmuyor…

Doktor tahlil sonuçlarını açıklar: sevgi kanallarınız tıkanmış…taşlaşmış. İnsanların içi hızla çölleşiyormuş, hızla akan zamanda. İçindeki kin ve nefret cellatlaşmış. Hızla yok ediyormuş güzelliklerinizi.
Reçete: sabah ilk iş sevgi, öğle sevgi, akşam sevgi, gece se…

Son olarak Konuyu daha da sulandırmak için bir halk deyişi ile bitirelim
Sev seni seveni dağda çoban olsa bile;
Sevme seni sevmeyeni mısıra sultan olsa bile…

Hiç yorum yok: