10 Ekim 2007 Çarşamba

ramazan bitiyor...

başka hiç bir olgu yok ki; bir şehrin büyük çoğunluğunu aynı anda masaya oturtup aynı sesi bekletip aynı anda yemeğe başlamasını sağlasın... bu beni çok etkiliyor festival,bayram, konser, yortu, hiç bir şey yok bunu sağlayabilen... bir tek yılbaşı var oda bir gece, ve herkes aynı anda aynı şekilde karşılamıyor yani manevi yönü zayıf kalıyor...

bem her ramazan bir gece orucu farklı tutarım, onun başka bir anlamı vardır benim için, kaybettiğim bazı değerleri hatırlatır bana. şöyle ki; üniversitedeyken üç arkadaş aynı evde kalıyoruz ve tesadüf paramız bitik dolap boş, üçümüzün babasıda bi şekilde cuma günü parayı yatırmayı unutmuş... eyvah eyvah, parasız bir hafta sonu hemde ramazan... gece sahura kadar oturuyorduk zaten oturduk, dolapta son kalanları iftarda yemiştik, gerçi kapısına gidip ödünç bişeyler alabileceğimiz arkadaşlar vardı ama hiç birimiz bunu yapmak istemedik. gece dolabı açtık ne kaldı diye, domates salçası ve biber salçası var sadece ve yeterince ekmek. biber salçasını engin, domates salçasını metin aldı ve ekmeğe sürüp yemeye başladılar. ben hayatta çiğ salça yiyemezdim, küçükken amcamın kızları severek yerlerdi benim midem bulanırdı.ve o manzarayıda daha fazla seğredemedim, mutfağa gittim sağı solu karıştırırken bir baş soğan buldum, ve birazda sıvı yağ ve birazda pulbiber, içeri döndüm biber salçasını alıp mutfağa geri dönerken metin le engin bana tuhaf tuhaf bakıyorlardı. sıvıyağın içinde soğanları halka halka kızarttım pul biberi ve biraz salça ekledim ve yarım ekmek arasına koyup masaya döndüm onların elinde çiğ salçalı ekmek benim elimde kızarmış soğanlı salçalı ekmek, engin şöyle kokladı ve hiç unutmam " tantunimi yaptın alp" dedi ve biz koptuk sonra paylaştık ve orucumuzu onunla tuttuk...

ve ben her ramazan orucumu bir gün salçalı soğanlı ekmekle tutarım...

1 yorum:

deniz dedi ki...

kaptan, her konuda ne kadar çok kendi hikayen var, anlatacak. ne kadar dolusun, ve bunlar çok hoş hikayeler.