16 Nisan 2010 Cuma

bitliste beş minare...


Bugünlerde Antalya sokakları hem yaz sıcaklarının başlaması hem de 23 nisan dolayısıyla hem çok kalabalık hem çok yabancı. Öyle ki ortalıkta Türk bulmak çok zor. her yer yabancılarla dolu… yolda yürürken sürekli yolumu kesip bana bir yerlerin yerini soruyorlar. Allahtan 28 dilde yol tarifi yapabiliyorum da:))) sorun olmuyor…

Sonunda caddelerin kalabalığından kendimi falezlere attım, kendimi falezlerden atasım da geldi ama ben geri gönderdim onu:)) kayalıklardan denize giren çocukları seyrederken birden arkamda bi gölge belirdi dönüp baktım kara kuru doğulu bi tip bana sırıtıyor. Bende sırıttım, “hello” dedi. Suratımı ekşiterek tekrar sırıttım çocukları seyretmeye devam ettim ama herif anlatmaya başladı… onun berbat bir İngilizceyle anlattıklarını ben Türkçe anlatacam…

-çok hoş bir yer burası… bu çocuklar yüzmede bilmiyorlar , sonra gulu gulu… sen almanmısın?

(kafamla hayır işareti yaparken anladım neden herkesin bana yol sorduğunu, beni kendilerinden sanıyorlar oysa bir şehri o şehre yabancı olan birine sormak çok mantıklıda değil. Öte yandan hiç yabancı dil bilmeyen yerlilere de sorup sorup cevap alamayınca ne yapsınlar…)

-Hollandalımısın
-(hemde uçan Hollandalıyım) hayır
-Nerelisin peki?
-Rusum
-Oooov ben seni alman sandım… Ruslar soğuk oluyorlar konuşmuyorlar sert suratlılar, sen sıcaksın sempatiksin, gülüyorsun, yakışıklısın …
(deli galiba:))))

-aşşağıda ayağıma deniz kestanesi battı …deniz kestanesi Türkçe, İngilizcesini bilmiyorum, şöyle uzun uzun siyah bişey… sen hangi otelde kalıyon? Falez? şeriton?
-hayır benim otel kemerde
- kemer güzeldir. Ben 4 sene Side’de çalıştım… Side de güzel hem ucuz… Bitlisliyim ben… kürdüm Kürtleri biliyormusun?
- ne Kürtleri biliyorum ne bitlisi…
-bitlis bizim orası, zamanında Ruslar işgal etmiş Ermenilerle beraber, Atatürk asker… Atatürkü biliyor musun?( aynen onun kuramadığı cümleleri kuramıyorum burada bende))) Atatürk askerleriyle hepsine zafer kazandı yunanlılar İtalyanlar Fransızlar ( bunlarıda aynen Türkçe gibi söylüyor grece falan demiyo :)))
daha bir sürü şey daha anlattı ama dinlemedim … sonunda bira içmeye gidelim mi dedi ve derdi anlaşıldı o yakışıklısın diye çektiği yağların sebebi de anlaşıldı…

ben gitmeliyim dedim ve uzaklaştım…

konyaaltı plajına bakan yüksek bir yerde bir banka oturdum gün batımını fotoğraflıyorum… yanıma bu sefer bir alman bayan geldi almanca konuştuğundan anladım:))oturabilir miyim dedi … naturlich dedim benim Almancamda bu kadar yani:)) kadın bir süre oturdu konyaaltı plajını ve gün batımını beraber seyrettik arkamızda çimlere oturmuş üç gençte gitar çalıp şarkı söylüyorlar… offf keyfime diyecek yok… bir süre sonra kız gitti, gitarcılar sustu benimde dilime takıldı bi türkü söylüyorum



bitlisdeeee beş minare…beri gel canan beri gel…

biri omzuma dokundu dönüp baktım bizim Bitlisli, hemen şarkıyı ruscaya çevirdim , yine İngilizce olarak:
-Nerden biliyon sen bizim türküyü dedi
-Anlamadım
-Şarkı şarkı bizim oraların şarkısı
-Haaa bilmiyorum bizdede böyle bi şarkı var müzik aynı herhalde
(bunuda yedi:)) ve anlatmaya başladı yine
-yanındaki kız kimdi o gidene kadar gelmedim yanına
-bilmiyorum almandı hamileydi hiç konuşmadık
-adın ne senin
-artur
-vayyy kral artur he hehe
-senin adın ne ?
-ahmet
-ikinci Ahmet mi?:)))
-ne?
-Ahmet türk ismi mi diyorum?
-evet evet…Ruslar geldiği zaman Atatürk… ( diye yine başladı ben gitmeliyim dedim ve kaçtım:))

Hiç yorum yok: