1 Nisan 2010 Perşembe

İki kaza…


Bir kaza oluyor, 23 yaşında özlem gürses isimli bir kadın kazadan kurtuluyor …ölümden dönmüş hayatın her an bitebileceğini görmüş…bu ölümle temas hayatı sorgulamasına sebep oluyor genç kadının… tek ve müstakil bir hayat var elimizde dünyaya bi daha gelmeyeceğiz o halde en iyi şekilde yaşamalıyız diye donk ediyor beynine… bu da sevdiğimiz şeyleri yaparak mümkün, sevdiğimiz şehirde sevdiğimiz işi yapıp sevdiğimiz insanlarla beraber olmak formül… yaşadığı şehri, ailesini, kocasını terk edip istanbula yerleşiyor, amacı medya sektöründe bir yer edinmektir ancak edinemez, sonunda bir siyaset meydanı programına seyirci olarak katılır ve ali kırcadan teklif alıp muhabirlikle işe başlar…

Başka bir yerde başka bir adam 30 yaşında bir kaza geçirir. Öyle ölümcül yaralar almamış ama görenler “ bu arabadan burnu kanamadan çıktı hayret, öldürmeyen Allah öldürmüyor” demişler. Kazada ölümcül yaralar almamış adam ama kaza öyle geliyorum demişki defalarca engel olamamış hiç biri…beş arkadaş önce votka içmişler üçü içmiş ikisi içmemiş, biri sızmış, dördü çorbacıya gitmiş çorbalar kafaları açmayınca, haydi denize girelim demişler gecenin bir yarısı eve dönüp üzerlerine sadece mayolarını giyinip sahile doğru gidecekken haydi arabaya atlayın demiş sarhoşlardan biri, iki adımlık yol ne gerek var demekle ikna edilememiş, arabaya binince 30km mesafedeki olimposa gidelim orda girelim diye tutturmuş, yolda biralar alınmış arabayı kullanan tüm ikazlara rağmen sarhoş olmayanlara vermemiş direksiyonu olimpos’da denize girilmiş arabayı kullanan arkadaş sızsın diye iyice bira içirilmiş ama yinede arabanın direksiyonunu kimselere vermemiş… sabah güneş doğarken çıralının virajlı yollarını kazasız atlatmanın rahatlığıyla artık önümüz düz ve çift şeritli yol bişe olmaz diyerek arka koltuktakiler uyuyakalmış… bizimkide arabayı kullananı kontrol etmeyi ihmal etmiyor uyumasın diye konuşuyor… sonunda bir an gözleri kapanıyor ve gözünü tam açtığında orta refüje çarpıyorlar bir anda her yer kararıyor hızla bir yerlere doğru sarsılarak gidiyorlar ama ne olduğu anlaşılamıyor…

araba sonunda durunca herkes kendini dışarı atıyor ama sıcağından hissedilmeyen kırıklar fazla uzaklaşmalarına izin vermiyor yere bırakıyorlar kendilerini çevreden gelenler yardım ediyor gözlerini açıp etrafa bakınıyor araç benzin istasyonuna bodoslama girmiş bahçe düzenlemesi alanını dağıtmış pompalara çarpmadan geçip durmuş… bir çok defa aracı terk edip bu kazadan kurtulma şansları varken her fırsatı elinin tersiyle iterek adeta basireti bağlanan adamın kafasında da bazı sorular oluşmuş hayatı sorgulamaya karar vermiş o da… ölüm anidende gelebilir bağıra bağırada gelebilir eğer gelecekse sen göz göre göre gelen hiçbir şeyi göremeyebiliyorsun… adam için hayat anlamını yitirmiş uğruna neler yaptığımız onca dünya malını elde edersin bir saniyede ölür gidersin başkalarına kalır, bu dünyada kalır hepsi yani bu dünya malı için kimseyi üzmeye değmez, hele savaşlar vermek çok anlamsız, dünyayı yaşamak lazım nimetlerine aşık olmadan, dünyayı yaşamak lazım ölümün aniden gelip her şeyinizle aranıza gireceğini bilerek…

İki kaza iki insana başka şeyler anlatmış…biri bu dünyaya daha sıkı sarılmış, ne kadarsa sürem en iyi şekilde yaşamalıyım demiş… diğeri adeta bu dünyadan kopmuş, asgari şartlara küçültmüş hayatını elindekiler ona yetmiş ,fazlasından gözünü çekmiş…
Belki ikisi de yanlış, belki biraz ondan biraz ondan alıp yeni bir hayat karışımı yapılabilir…o herkesin kendi bileceği iş…

Hiç yorum yok: